31 Ağustos 2014 Pazar

İnce Bagırsak İltihaplanması

İNCE BAGIRSAK İLTİHAPLANMASI

ENTERİT

İnce Bagırsak İltihaplanması
ince bagırsak

Her gün tüm yediğimiz ve içtiğimiz şeylerin geçtiği ince bar- saklarımızın herhangi bir kısmı veya pek çok kısmı, gıdalar içinde ezilmeden gelen sert şeylerle çizilebilir veya alman bazı ilaçlar bar- sakları tahriş edebilir. Çizilen veya tahriş olan kısımlara çeşitli mikroplar yerleşir ve çok nazik olan Bagırsaklarımız o kısımların­dan iltihaplanır, hastalanır.
İnce Bagırsak yer yer iltihaplanınca :
                O kısımlardan gaita geçerken sürekli karın ağrısı yapar, hastanın zaman zaman ateşi yükselir.
                Sık sık büyük apteste çıkma ihtiyacı duyulur. Hasta bazen ishal, bazen peklik çeker.
                Gaita nisbeten cıvık olur ve zaman zaman üzerinde yer yer stimükvari veya yumurta akı gibi kısımlar, bazen de kan çizgileri görülür.
Hastalık önce hafiften başlar, zamanında tedavi edilmezse sü­reğen hal alır.
İnce Bagırsak iltihabı:
                Beslenme hataları, yenilen şeyler içinde mide - barsağı çi­zen şeylerin çok olması.
                Zayıflama için kepek ve benzeri sert şeylere havi şeylerin çok ve sürekli kullanılması.
                Sık sık ve fazla miktarda soğuk su, soğuk bira, dondurma, alma.

                Uzun süre peklik giderici veya diğer hastalıklar için alman baz ıilaçlann karsakları tahriş etmesi gibi nedenlerden olabilir. Bilhassa hastalandıktan sonra bu gibi şeylere dikkat etmeli ki kısa sürede tedavi imkânı olsun. '

İNCE BAGIRSAK İLTİHAPLANMASI TEDAVİSİ


Enterit yani ince Bagırsak iltihabının tedavisi çok yönlü yürü­tülür.
A.                BESLENME
Sürekli çalışan bagırsaklarımızın hem çalışması ve hem de ken­di kendini tamir edebilmesi için günlük beslenmelerde bagırsaklarımıza yardımcı olmamız gerekir. Bunun için:
                Hasta kabil olduğu kadar yatakta dinlenmeli. Ayaklar ve karın sıcak tutulmalıdır.
                Bir iki gün tüm yiyecekler kesilmeli sadece içersine ince kıyılmş havuç ve az lahana konmuş bol sulu pirinç çorbası ver­melidir. Çorbaya limon ve tuz katılır.
                ikinci gün çorba yanında 1 - 2 subardağı dolusu yoğurt da verilmeye başlanır.
                Üçüncü ve dördüncü günden itibaren yukarkilere ilaveten biraz beyaz peynir, 50 gr. yağsız ızgara et veya suda haşlama tavuk, balık verilir. Bunlarla birlikte patates püresi (yalnız ağızda iyi gezdirdikten sonra yutmalı) de verilmelidir.
Bu arada daha ilk günden itibaren çorba yanında, suyu bol ayva kompostosu da verilir.

sifali bitkiler
sifali bitkiler

B.                ŞİFALI GIDA VE BİTKİLER
ince bagırsak iltihabın tedavi etmek ve önlemek içip aşağdaki yiyecek ve şifalı bitkilerden yararlanmalıdır.
I — ENTERlT'TE FAYDALI GIDALAR
a) Balkabağı :
Balkabağı hem bagırsak iç yüzeyini zamk gibi sıvamak ve hem de bol A vitamini ile bagırsak yaralarının çabuk iyileşmesini sağla-
mak suretiyle çok faydalıdır. Gaitanın bagırsaklarda kolayca kayma­sını temin eder. Böylece yaralı kısımlar fazla zarar görmez.
Bagırsak hastalanınca veya hasta olmaması için sık sık balka­bağı yenmelidir. Balkabağı bol sulu pişirilir ve her öğün suyu ile birlikte mutlaka bir tabak dolusu yenir. Ilık ılık yemelidir. Bilhas­sa akşam yemeklerinde bol sulu 1 tabak yemelidir. Bagırsak iltiha­bına hiç bir zararı olmaz, çok faydası olur. Bazı kimseler kabağı ağızlarında fazla çiğnemeden, tükrükle karıştırmadan yerler, on­larda mide yanması ve gaza neden olur.
                Havuç:
Yaşlılarda, bebeklerde ve çocuklarda görülen ishal, ince bagırsak iltihabı, peklik gibi tüm bagırsak rahatsızlıklarını geçirmede çok yararlıdır.
Havuç ya 1 fincan taze suyu çıkartılarak, hastanın çorbasına karıştırılmak suretiyle verilir veya çok ince kıyılan havuç pirinçle birlikte çorba şeklinde haşlanır. Her iki halde de mide ve bagırsaklara zarar vermez, çok yarar sağlar.
                Lahana:
Lahanada U vitamini vardır, bu vitamin mide ve bagırsak iç yü­zeyi için çok gereklidir. Mide ve bagırsaklarımızın hasta olmaması, hastalandıktan sonra çabuk iyileşmesi için, hastanın çorbasını avuç içi kadar laha ince kıyılarak atılır ve pirinçle birlikte haşlanması sağlanır. Kabilse 1 tatlıkaşığı çiğ lahana suyunu çıkartıp, pişmiş çorbaya ateşten indikten sonra katılırsa daha yararlı olur. En iyisi pirinç çorbası içine 1 havuç + Avuç içi kadar lahana koymalıdır.
                Muşmula ve ayva :
Bunların çekirdek ve sert kısımları çıkartılarak şekerli suda pişirilir ve süzgeçten geçirilerek püre haline getirilir ve hastaya daha ilk günden, günde 1 yemekkaşığı verilir. Her iki meyve bagırsak çalışmasını düzene sokar, enterit ve diğer bagırsak rahatsızlıklarının geçmesini sağlarlar.
Çocuklu evlerde sert kısımları çıkartılmış ayva ve muşmula, bol şekerle marmelat yapılır ve lazım olduğu aylarda kullanılır.

Sedef Hastalığı

Sedef Hastalığı

Tatlı su hayvanlarının kabuk içerisinde bütünleşen genellikle beyaz ve parlak olan iç kısmına sedef deriz.Sedef genellikle yumuşak bir bölge seçer kendine yani insan vücududa bir yumuşak bölge olduğu için bu bir hastalık yaratır ve adına da sedef hastalığı deriz.
Sedef hastalığı,yer hastalığı içerisinde sık görülebilen hatta Türkiye’de yaklaşık olarak 700.000 insanı etkilediğini ve hatta Dünya üzerinde de 125 milyon sedef hastalığına yakalanmış insan bulunmaktadır.
Genetik yatkını zemininde bir tetikleme ile ortaya çıkabilen bu hastalık ömür boyu sürebiliyor.Yani tetikleyici dediğimiz şeyleri kısaca özetlersek günlük hayatta kullanabildiğimiz ağrı kesicilerden,belli yaş gruplarının kullandığı tansiyon ilaçları,bazı romatizma ilaçları veya bir iltihaplı hastalık geçirdiğinizde bu tetikleme ortaya çıkabilir.
Genellikle stres ten geçen bu hastalık yüksek ateş gibi hastalıktan da kalıcı bir özelliği vardır.17 Ağustos döneminde evleri yıkılan yani bir çok stres yaşayanlarda görüldüğü gibi,boşanmalar sonucunda yaşanan stres,ciddi iş sıkıntısı çeken kişilerde,maddi sıkıntı yaşayan kişilerde görülebilir.Yani kısacası stres de çok fazla rastlanan bu hastalığa yakalanmanız için bir genetik yatkınlığınız olması gerekmektedir.
Sedef hastalığı,kadın erkek ayrımı yapmayan,nedenleri henüz tespit edilemeyen genellikle 20 yaşların sonuna doğru 28,29 yaşlarında oluşabilen hayat boyu devam edebilen genetik yapısında olan kişilerde daha çok görülen hastalık türüdür.

Cilde karışı travmalarda görülebilen örneğin bir böcek ısırığı sonrası fazla kaşımadan sedef hastalığı oluşabiliyor veya bir ameliyat geçirmiş kişinin dikiş bölgesi iğleşmeye başlayınca sedef hastalığı oluşabilir.Başta dediğimiz gibi nedeni bilinmeyen bir bir deri hastalığıdır sedef.
Canlı kırmızı renkte ve üzerinde kolayca dökülen kepeklemeleri olan keskin belirleyici bir sınırı olan bir hastalıktır.Büyüklüğü bir toplu iğne büyüklüğünde de olabilir bir el ayası büyüklüğünde de olabilir.Vücudumuzda herhangi bir yerinde oluşabilen ve en fazla görülen yerleri ise saçlı deriler,dirsekler,diz kapakları,kol ve bacakların dış yüzüdür.Bir tane de olabilir bin tanede olup vücudu da sarabilir.Son zamanlarda sedef hastalığı artık sadece bir deri hastalığı olarak görülmüyor.Genel bir bozukluğun,kiloda artışın,kan yağ düzenlerinin bozulması,bunların metobolik  bozukluklar göstererek kardivasküller dediğimiz kalp ve damar sistemi ile ilgili hastalık riskini artırır ve hastanın hayat sürelerini ciddi bakımdan kısaltabilir.
Sedef hastalığın bulaşıcı bir hastalık olmadığını hastanın sadece kendine zararı olduğu kanıtlanmıştır.
Sedef hastalığının tedavisi için;
Öncelikle geçici olarak uygun merhemler verilir.Eğer geçmezse hastanın birkaç seans ışık tedavisi yapılır.Tabi bu ışık tedavisi dediğimiz x ışınları değildir,zararsız güneş ışınları spektrumunda ultra biyole ışınları ile yapılan oldukça etkili ve emniyetli ama biraz zaman alıcı bir yöntemdir.
Hastanın bu seanslara gelecek zamanı yok ise orta derecede veya  şiddetli hap olarak ilaç tedavisi de uygulanabilir.
İlaç tedavisi yapılmadan önce kan belirtileri ölçülür,ilaç karşısında yan etkileri var ise hastayı bilgilendirilir.İlaçların yan etkileri karaciğer,böbrek veya diğer sistemlere olabilir.Bu yüzden ilaçları doktor tavsiyesi dışında kullanmamalıyız.

30 Ağustos 2014 Cumartesi

30 Ağustos Zafer Bayramı


30 Ağustos Zafer Bayramı



Gücünü adaletinden ve asaletinden alan Türk milleti kendisini tarih sahnesinden silmeye çalışanlara karşı bir başka büyük mücadeleye girişmiştir.
Anadolu topyekun ayağa dikilmiş ve Mustafa KEMAL önderliğinde İnönü’de,Sakarya’da ve nihayet 30 Ağustos 1922’de de Dumlupınar’da bu zorlu ve asil mücadelenin tarihe geçen büyük örneğini sergilemiştir.
İşte bugün bu 30 Ağustos 1922’nin ruhunu bir kez daha hissetmek,milletce kazandığımız bu büyük zaferin coşkusunu bir kez daha yaşamak için bugünü kutluyoruz.

30 Ağustos 1922’nin 92. Yıl dönümünü kutlamaktayız.


Yaklaşık 200 yıldan beri gelen kesin galibiyetin zaferi bu,bu zaferle büyük bir alan büyük bir bölge (yaklaşık 150.000 km karelik bir alan) düşman işgalinden kurtarılmıştır,aynı zamanda bu 30 Ağustos Türk milletinin bağımsızlığını ve istiklalini taçlandıran bir zaferdir.
1919 yılına gelindiğinde yurdumuz nerdeyse baştan sona düşman çizmesi altında çiğnenmekteydi ve hemen her kez artık Türklerin sonunun geldiğini düşünmekteydi oysa milletimizin hala sahip olduğu fakat artık Türkler bitti diyenlerin bilmediği bir kuvvet vardı.Ulu önder bu kuvveti şöyle anlatmıştır;
'Ben 1919 senesi Mayıs içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiç bir kuvvet yoktu yanlız büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı.İşte ben bu milli kuvvete bu Türk milletine güvenerek işe başladım... 

Aslında düşman birliklerinin çok iyi koruduğu bir cepheye karşı bir taarruz planlanmıştır ve karşı taraf düşman birlikleri kısa süreli bir savaşın olmayacağını ve hatta imkansız bir yenilgi bekliyorlardı.Taarruza çıkan şanlı Türk milleti 5 günlük kısa bir süre içerisinde bu düşman hatlarını aşarak ablukaya almışlar ve düşmanlarının önemli bir kısmı imha edilmiştir.Böyle bir kısa sürede kazanılan büyük bir zaferdir.

Bugün ebedi baş komutan Mustafa Kemal Atatürk ve saygı değer silah arkadaşlarının etrafında kenetlenen milletimizin milli bir temellerini attığı ve Anadolu’daki yüzlerce yıllık Türk varlığına kastedenleri 30 Ağustos 1922’de bozguna uğrattığı gündür.Kutsal vatan topraklarına göz dikenlerin umutlarının söndürüldüğü gündür.Bugün umutların tükendiği bir dönemde Türk milletinin Anadolu’nun bağrında şahlandığı ve Türk tarihinin altın harflerle yeniden yazıldığı gündür.Bu gün Kütahya’da,Eskişehir’de,Sakarya’da,Afyon’da,Dumlupınar’da vatan ve bağımsızlık uğruna şehit olan binlerce kahramanın ruhlarının şad olduğu gündür.Bugün milletimizin vatan uğrunda sergilediği fedakarlığın ve kahramanlığın destanı olan muhteşem zaferin gururunun yaşandığı gündür.Bu zafer aynı zamanda asil Türk milletinin ve onun kahraman ordusunun yılmaz bekçisi olmaya devam edecektir.

28 Ağustos 2014 Perşembe

Makyaj Yapımı

Makyaj Yapımı

Makyaj Yapımı

Güzel görünmek her kadının bir hayalidir.Bu hayali gerçek hayata yansıtabilmek için bir çok kadın makyaj yaparak bir çoğu da kendi doğal güzelliğine güvenirler.
Makyaj,insanın fiziksel  olarak değişimidir.Yani kendimizi fiziksel olarak değiştirmek,iddalı yapması  için,kozmetik ürünler yardımı ile renklendirmesi ve boyama yapmaya halk dilinde makyaj diyoruz.Bildiğimiz üzere bir çok kozmetik ürün vardır örneğin parfüm,ruj,fondöten,pudra,allık,kapatıcı,rimel,göz kalemleri,kaş kalemleri,oje gibi bir çok örnek verebiliriz.Makyaj kendini aşırı bir şekilde boyama şekli değildir aksine makyaj belli olmayacak şekilde yapılmalıdır.Yani beğenilen noktaları öne çıkarılarak beğenilmeyen noktalrı ise kaybederek aşırıya kaçmadan yapılan işlemdir. Peki güzel bir makyaj nasıl yapılır biliyor musunuz?
  • Öncellikle fondöteni sürmelisin ve daha sonra fondöteni matlaştırmak için aşırı bir pudra kullanabilirsiniz,sadece kapatıcının üzerine az kullanmanız gerekmektedir.


    Makyaj Yapımı


  • Daha sonra güzel bir görünüm için göz farı fırçası ile göz kapağınızı nötr kemik rengine dönüştürün.
    Makyaj Yapımı

  • Gözünüze eyeliner çekmek için aynanın karşısında  aşağıya bakarak fırçayı kirpiklerinize yerleştirerek  maskarayla işlemi bitirin.
  • Kaşlarınızı düz olması için kaş kalemi ile düzeltin ve aynı renkte kalem yardımı ile kaşınızı ince şekilde uzatın
  • Daha sonra kendinize yakışan bir renk seçin ve rujunuzu  sürün
    Makyaj Yapımı
    Makyaj Yapımı
  • Allık yardımı ile öne çıkartmak istediğiniz yerleri kapatıp ve geri planda bırakmak istediğiniz yerleri de kapatabilirsiniz.
Makyaj Yapımı
Makyaj Yapımı
Not:Yorgun bir ifadenin en büyük sebebi göz altındaki gözaltı renkleridir.Göz altına kosinyer dediğimiz aydınlatıcı sürürsek tüm o yorgun ifade kaybolur.

Balık Yağ

BALIK YAĞ

balık

Balık yağ,omega 3  omega 6 vitaminleri bulunan,balıklardan ve diğer deniz hayvanlarının dokularından üretilen,insan vücudu için asit ve mineral bakımından gerekli besin kaynağıdır.
Özellikle lüfer,alabalık,sardalye gibi yağlı balık türlerinden üretilen balık yağ (omega 3 veya omega 6)  ihtiyacı bu tür balıkları tüketilmesi sonucunda da karşılanmış olur.Bu balıkların dokularından elde ettikleri 3.5 gram yağın  yaklaşık olarak 1 gram ı omega 3 yağ asidi içermektedir.Lakin balık sevmeyenler ise vücudun ihtiyacı olan omega 3 omega 6 vitaminleri kapsül şeklinde satılan fakat bilindiği üzere her şeyin sahtesini de yapan korsanlara dikkat etmekle birlikte eczanelerden veya güvendiğimiz yerlerden temin etmeliyiz.
Alzheimer,dikkat bozukluğu,depresyon hastaları,hiperkativite bozukluğu görülen hastalarda kullnıldığı gibi kalp krizi riskini azaltan ve beyin il ilgili rahatsızlıklarda da kullanıldığı görülmüştür.
Balık yağını düzenli olarak kullanımımız da beyin fonksiyonlarına yararı bilinmektedir.
Bazı kişiler göz bozukluğu,gözün kuruluğuna da iyi geldiğine de söylemektedirler.
Kalp hastaları için tansiyonu düşüren ve düzenleyici etkisi olduğu yalınız kalp ilacı kullanıyorsanız balık yağın fazla bir etkisi olmayacağı bilinmektedir.
balık
balık

Omega 3 dediğimiz temel yağlardan biridir.Vücudumuzda bütün hücrelerimizde,beyin hücreside dahil olmak üzere hücre zarlarının yapısında bulunan,hücrelerimizin iyi solumasına,bütün hücrelerin iyi çalışmasına,hormonlarımızın iyi çalışmasına,sinir sistemimizin iyi çalışmasına,sinir sistemimizdeki iletinin iyi çalışmasına yardımcı olan bir yağdır.
Vücudumuz bu yağı sağlıyamadığı için dışarıdan takviye olarak bunu temin etmelidir.
Bizim ülkemizde balıklar lezzetlidir fakat sıcak su balığı olduğu için fazla omega 3 bulunmamaktadır.Omega 3 soğuk su balığında görülen bir yağ türüdür.Bunun nedeni de mantıksal olarak soğuk su balığın korunması için yağ fazla olması gerekir.
Günlük omega 3 ihtiyacımız olan bir kilo balık yiyemeyiz fakat omega 3 içeren kapsül alırsak ileriye yönelik sağlık yatırımı yapmış oluruz.Araştırmalara göre günlük 3 gram omega 3 alınması gerekmektir.Ancak bu omega 3 vücuda girince çok çabuk bozulup okside oladuğu için güçlü bir antioksidan la alınması gerekmektedir.
balık yagı
balık yagı
Hamileler için faydalı olan balık yağ hamile bir tarafından düzenli ve doktor kontrolü  ile alındığında bebeğin beyin gelişimi ve gözlerinin gelişiminde faydası olduğu saplanmıştır.Balık yağ denince hemen yağ kelimesinden kilo almayı düşünebilirsiniz fakat tam tersi zayıflamak içinde kullanılabilir bir etkisi vardır.Yani vücuttaki birçok fonksiyonu düzenlediği için zayıflama yapıldığı tespit edilmiştir. 




26 Ağustos 2014 Salı

Kalbin iç Yapısı 3

KALBİN İÇ YAPISI 3

KALBİN İLETİ SİSTEMİ

Özelleşmiş kalp kası hücreleridir.

Nodus sinuatrialis(Keith-Flack düğümü)

Epikardiyum hemen altında,v.cava superrior’un sağ atriyum’agirdiği yere yakın,crista(veya sulcus) terminalis’in üst ucunda lokalizedir.

Nodus atrioventricularis (Aschoff-tawara düğümü)

Ostium sinus coronarius’un solunda,triküspid kapağın septal küspisinin tutunduğu yerin yukarısında,septum interatriale’de lokalizedir.Kalpte iletinin en yavaş olduğu yerdir.

Fasciculus atrioventricularis(His bandı)

Kalbin iç Yapısı 3
Kalbin iç Yapısı 3
Atriyonventriküler düğümün devamıdır.Septum interventriculare’nin membranöz parçası üzerindedir.Kalbin fibröz iskeleti,atriyumlar ile ventriküller arasındaki bağlantıyı kestiği için,bu fasikülüs atriyumlarla ventriküllerin kas dokusu arasındaki tek fizyolojik bağlantıdır.
Fasciculus atrioventricularis,septum interventriculare’nin musküler parçasının başlangıcında,crus dextrum ve crus sinistrum denileniki dala ayrılır.
Crus dextrum,sağ ventrikül’de trabecula septomarginalis’e girip,m.papilaris anterior’a ve ventrikülün ön duvarına ulaşır.Ventrikül duvarının endokardiyum’u altında,plexus subendocardialis (Purkinje lifleri) oluşturur.
Crus sinistrum da,dallarını önce papiller kaslara verir,daha sonra plexus subendocardiaslis’i(Purkinje lifleri)oluşturur.
Kruslar,önce papiller kaslara dallar verir,daha sonra plexus subendocardialis’i (Purkinje lifleri) oluşturur.Bu nedenle,papiller kaslar ventriküllerden önce kasılır.

Kalpte en hızlı ileti Purkinje liflerindedir.

KALBİN SİNİRLERİ

Kalbin iç Yapısı 3
Kalbin iç Yapısı 3

Kalp,OSS’nin kontrolü altındadır.Parasempatikleri,her iki taraf n.vagus’un kardiyak dalları ile,sempatikleri ise,medulla spinalis’in T-T,segmentlerinden gelir.
Sempatik ve parasempatik dallar birararya gelerek,plexus cardiacus denilen bir pleksus oluşturur.Pleksusun vagal lifleri arasında birkaç tane ganglion (ganglia cardiaca)bulunur.Bunların en büyüğü Wrisberg ganglion’u denir ve arcus aortae’nin altındadır.

KALBİN ARTELERİ(ARTERIAE CORDIS)

Kalbin iç Yapısı 3
Kalbin iç Yapısı 3

Kalbi besleyen arterler,aort ascendens’in dalları olan coronaria dextra ve a.coronaria sinistra’dır.Bu arterle,aorta ascendens’in dalları,epikardiyum’un altındadır(subepikardiyal).Diğer dalları derin yerleşimli olup,miyokardiyum’a gömülüdür.
Dominant koroner arter terimi,septum interventriculare’nin arka bölümü ile sol ventrikül’ün alt parçasını besleyen koroner arter için kullanılır.Kişilerin yaklaşık %70’inde bu bölgeleri,sağ koroner arterin dalı olan r.interventricularis posterior besler.Bu nedenle,sağ koroner arter dominanttır.Kişilerin %10’unda,bu alanları sol koroner arterin dalları beslediği için,sol koroner arter dominanttır.Geri kalan oranda,beslenme her iki koroner arterden gelen küçük dallarla sağlanır ve dominantlık belli değildir.

A.coronaria dextra

Sağ(yada ön) sinus aortae’de çıkar.V.cardiaca parva ile birlikte,sağ atriyum ile sağ ventrikül arasında sulcus coronarius’ta seyreder.
Sağ atriyum,sağ ventrikül’ün büyük böülümü,sol ventrikül’ün diyafragmatik yüzünün bir bölümü,interventriküler septum’un 1/3 arka-alt parçası ve sol atriyum’un bir bölümü ile krus’ların proksimaline kadar ileti sistemine ait tüm yapıları besler.
R.interventricularis posterior;crux cordis’te sağ koroner arterden ayrılır.V.cardiaca mediaile birlikte sulcus interventricularis posterior’da seyreder.İncisura apicis cordis’te,r. interventricularis anterior ile anastomoz yapar.Bu arterden ayrılan septal arterlerin en büyüğü (genellikle birincisi) nodus interventricularis’i besler(r.nodi interventricularis).

A.coronaria sinistra

Truncus pulmonalis’in arkasında,sol(yada arka) sinus aortae’den çıkar.0.5 2 cm lik bir kütük şeklindedir.Sağ koroner arterden daha kalındır.Sol ventrikül’ün ve sol atriyum’un büyük bölümünü,sağ ventrikül’ün küçük bir bölümü interventriküler septum’un 2/3 ön parçasını ve crus dextrum ile crus sinistrum’u besler.
Arter,truncus pulmonalis ile auricula sinistra arasından geçip,sulcus coronarius’ta iki uç dalına ayrılır.

Dalları

r.interventricularis anterrior;v. cardia manga ile birlikte sulcus interventricularis anterior’da seyreder.Septum inter ventriculare’nin ön bölümünü besler.Incisura apicis cordis’te,r. İnterventricularis posterior ile anastomoz yapar.Klinikte,LAD (left anterior descending artery)adı ile bilinir.
r.circumflexus;sulcus coronarisus’ta sola doğru seyreder ve dallarını verir.Önemli dalları; r.marginalis sinister (kalbin sol kenarında seyreder), r.nodi sinuatrialis (bazen)ve r.nodi interventricularis (bazen).


24 Ağustos 2014 Pazar

Kalbin İç Yapısı 2

KALBİN İÇ YAPISI 2

Kalbin İç Yapısı 2

ATRIUM SINISTRUM

Kalbin en arkada bulunan bölümüdür.Basis cordis’in büyük bölümünü ve sinus obliguus pericardii’nin ön duvarını yapar.Akciğerden gelen dört tane v.pulmonalis,sol atriyum’a arka-dış yüzünden açılır.

OSTIUM ATRRIOVENTRICULARE SINISTRUM

Sistol sırasında,valva atrioventricularis sinistra (valva mitralis=valva bicuspidalis)denilen bir kapak ile kapatılır.Triküspid kapak ile tamamen benzer yapıda olup,aynı özelliklere sahiptir.Cuspis anteriorve cuspis posterior denilen iki tane küspisi vardır.

VENTRICULUS SINISTER

İçyüzü sağ ventrikül’ün iç yüzüyle benzer özelliklere sahiptir.
Sol ventrikül’de,m.papilaris anterior ve m.papillaris posteriordenilen iki tane papiller kas vardır.

OSTIUM AORTAE

Ostium atrioventriculare sinistrum’un ön-sağ tarafında,ostium trunci pulmonalis’in de sağında ve aşağısındadır.Valva aortae denilen bir kapak ile kapatılır.Pulmonal kapakla benzer özelliklere sahip olan bu kapağın,valvula semilunaris dextra,valvula semilunaris sinistra ve valvula semilunaris posterior denilen üç tane yarımay şeklinde valvulası vardır.
Her bir valvulanın hemen yukarısında,aorta ascendes’in duvarı dışa doğru çıkıntı yaparak,valvulalarla aynı isimli sinus aortae’leri (Valsalva sinüsleri)oluşturur.Valvula semilunaris dextra’nın karşısında a.coronaria dextra’nın ağzı yer aldığı için,bu valvulaya valvula coronaria dextra denir.Benzer şekilde,valvula semilunaris sinistra’nın karşısında’da a.coronaria sinistra’nın ağzı yer aldığından,bu valvulayada valvula coronaria sinistra denir.Valvula semilunaris posterior,bir koroner arter ostiumu ile ilgili olmadığından valvula non coronaria adı ile bilinir. 
Kalbin İç Yapısı 2
Kalbin İç Yapısı 2

KALBİN İSKELETİ

Kalbin iskeletini yapan oluşumlar;septum membranaceum,trigona fibrosa ve anuli fibrosi’dir.Fibröz iskeletin fonksiyonları;

  • Nodus atrioventricularis hariç,atriyumlarile ventriküler miyokardiyum’u ayırmak ve kas lifleri için origo ve insersiyo yeri olarak hizmet etmektedir.
  • Kapaklar için tutunma yeri oluşturmak ve kanın pompalanması sırasında ostiumların aşırı genişlemesini önlemektir.
  • His bandının başlangıç parçası için bir pasaj sağlanıp,atriyumlar ile ventriküllere iletilen impulsları ayırmak ve bir insülatör olarak görev yapmaktadır.
Trigonum fibrosum dextrum;ostium atrioventriculare dextrum,ostium atrioventriculare sinistrum ve ostium aortae arasındadır.  
Trigonum fibrosum sinistrum; ostium aortae ile ostium atrioventriculare sinistrum arsındadır. Trigonum fibrosum dextrum,membranöz septumla birlikte corpus fibrosum centralis’ioluşturur. Bu yapı,His bandı tarafından delinir.
Anulus fibrosus sinister; ostium atrioventriculare sinistrum’u kuşatır.
Anulus fibrosus dexter; ostium atrioventriculare dextrum’u kuşatır.Anuluslar,mitral ve triküspis kapaklar için tutunma yeri olarak hizmet eder.

Kalbin İç Yapısı 3

ALS Hastalığı

ALS Hastalığı

ALS Hastalığı
ALS Hastalığı

ALS (Amiyotrofik Lateral Skleroz) hastalığı,bir nevi felç hastalığı da denebilir.Sinir sistemimizdeki omur ilik ve beyin sapında sinir hücrelerinin azalması ile meydana gelir.Bu azalan sinir hücreleri alt ve üst motor sinirlerine baskı yapar,motor sinirleri de beyine,beyinden omuriliğe,omuriliğinden de kaslarımıza giderek hareketlerimizin tamamını kısıtlayabilen bir hastalık türüdür.Diğer bir söylenişle de motor nöron hastalığı da denebilir.
100.000 de ortalama 1,5 kişide görülen bu hastalık genellikle erkeklerde 35 ile 50 yaşlarında görülebilen kadınlarda ise erkeklere göre biraz daha az rastlanan bir hastalıktır.Tabi bu bir varsayımdan ibaret olup daha erken veya daha geç yaşlarda da kendisini gösterebilir.
ALS Hastalığı
ALS Hastalığı
Evresi solunum alamama problemine kadar uzanan ALS yani  motor nöron hastalığı,el hareketlerinde zayıflama,ayaklarımızı oynatamama,dilimizde veya ağız bölümünde hareket kısıtlılığı olarak başlayabilir.
ALS Hastalığı
Sedat BALKANLI

Bir zamanlar Galatasaray  ve Fenerbahçe de top koşturmuş Sedat BALKANLI’nın da ALS hastalığına yakalanarak hayatını kaybetmiştir.ALS hastalığına yakalanmış olan yaklaşık olarak 2 ile 5,6 sene kadar hayatla mücadele edebiliyor.
Motor Nöron hastalığı hem kas yapısındaki kötü etkisi nedeniyle hemde sinir sistemine zarar vermesi ve de sonucu ölümcül olması dünya çapında en önemli hastalıklar arsında yer almaktadır.
Motor Nöron hastalığı,genetik faktörler yani ailesel ve seyrek yani kalıtsal değeri olmayan hastalar olmak üzere ikiye ayrılır.Özellikle seyrek türe rastlanan bu hastalığın kalıtsal değeri yoktur lakin bunun nedeninin de mutasyon olduğu söylenmektedir.Ailesel de ise süper oksit dismutaz enzimi mutasyona uğrayarak bakır ve çinko bağımlılığından çıkması görülür.

23 Ağustos 2014 Cumartesi

Mide ve 12 Parmak Ülseri

MİDE ve 12 PARMAK ÜLSERİ

Mide ve 12 Parmak Ülseri
Mide ve 12 parmak ülseri


Zamanımızda, kadın - erkek, genç - yaşlı pek çok kişide ülser rastlanmaktadır. Ülser, midenin iç yüzeyinde, ufak veya geniş bi kısımda arızalanmadır. Bu kısımda mide kendi iç yüzeyini kon yan sümükvari salgıyı yapamaz ve mide içinde hazım için salgıl: nan asit ve fermentlar bu anzalı kısmı yakar, ağrı yapar ve yava: yavaş 'o kısmı eritmeye hatta kansere kadar sürükler.

ÜLSERİN SEBEPLERİ

Midenin ülserli kısmının, sümükvari salgıyı yapamaz hale g€ meşinin çeşitli sebepleri vardır, bunların en önemlileri:
1. Mide'de asit fazlalığının uzun süre devam etmesi: Mide’< asit fazlalığının veya yanmanın uzun süre devam etmesi ülsere r den olur.
Bunun için (asit fazlalığı ve yanma) kısmına bakınız, bunl vakit geçirilmeden giderilmelidir.
Zamanında tedavisi yapılmayan gastrit zamanla ilerler, i sere yol açar. (Gastrit) kısmına bakınız.
Midenin bir kısmı zayıf düşer ve sümükvari koruyucu mt deyi ve hazım için asidi çıkartamaz olur, midenin diğer kısım rında meydana gelen asit bu zayıflamış kısmı yakmağa, tahriş meğe başlar. Bu halde önce ülser, aşağıda vereceğimiz çarele tedavi edilmeli, sonra tüm mide kuvvetlendirilmelidir. (Mide i yıflığı’na bakınız.)
Sinir gerginliği, işyeri sıkıntısı, aile geçimsizlikleri, kor ve endişe, asab bozucu devamlı gürültü gibi sinir sistemini yıp tan olaylar tüm salgı bezelerinin ve bu arada mideyi ve 12 parır bölgesini de etkiler ve salgı dengesi bozularak ülsere zemin hazır!

Mide ve 12 Parmak Ülseri
mide ve 12 parmak
 
Mide ve 12 Parmak Ülseri
Mide



Sinir bozucu ve yıpratıcı olaylar ortadan kaldırılmalı, aksi hal­de tüm vücutta mide rahatsızlıklarından başka diğer pek çok has­talıklar da başgösterir.
Devamlı ve fazla miktarda alkol, sigara, çay, kahve, şeker ve şekerli yiyecekleri yeme de ülsere yol açar. Bu maddeler fazla kullanılmamalı ve hele ülser başlamışsa tamamen bırakmalıdır.
Aspirin, Salisilik asit, İyot, Sülfamit ve diğer bazı ilaçlan fazla kullananlarda da ülser çok görülür, bunlar mide iç yüzeyini yakarlar. Bu nevi ilaçlar sık sık ve fazla kullanılmamalı ve hele üşer başlamışsa hemen kesmeli, hiç almamalıdır.
Karaciğer yetersizliği ve safra azlığı, orta ve ileri yaşlar­daki kimselerde çok olur ve midede asit yapılı olan gıda maddeleri yeterli safra olmadığı için bazik hale getirilemez, mide ve 12 par­mak kısmını yakarak üsere sebep olur. Karaciğer güçlendirilmeli- dir. (Sağlık - 1 kitabımıza bakınız).
Kalp rahatsızlığı nedeniyle dolaşım yetersizliği olur, bu durum vücutta çeşitli arızalar yanında mide ülserine de sebep ola­bilir. Tüm vücudun sağlıklı kalmasında kalbin önemi büyüktür.
Vücutta hormon dengesinin bozukluğu da ülsere yol aça­bilir. Mütehassıs bir hekim tarafından bu dengesizlik giderildiğin­de, ülser de iyileşir.
Yeterli ve dengeli proteinli gıda alamayanlarda da ülser çok görülür. Dengeli beslenmeye, hele ülser olduktan sonra daha çok dikkat etmelidir.
Sık sık çok sıcak yemek yiyen veya çok sıcak şeyleri içen­lerde, dil yandğı gibi midede de yanmalarolur ve bu yanmalar sık sık tekrarlandığında günün birinde ülsere çevirir. Tüm yiyecek ve içecekler ılık olmalıdır.
Bazı kimselerde, bazı vitaminlerin devamlı alınamaması (kuru ve konserve yiyeceklerin fazla alınması gibi), ekzamalara ve midede ülsere yol açabilir. Yaz, kış basit yollarla vitamin ihtiyaç­ları karşılanmağa çalışılmalıdır.
12 parmak ülserinin olmasında yukarki etkenlerden başka, şu etkenler de önemli rol oynayabilir :

Midede hazım asit bir ortamda oluşur ve 2 - 3 saat sürer hazım sonunda gıdaların asilliği giderilerek 12 parmak barsağım itilir. îşte midede daha hazım bitmeden, öğün harici yenilecek bir şeyler veya,
Çalışma yerinin, muhitin aşırı ve devamlı sıcak olmas veya et, hamurişi gibi fazla susuzluk veren şeyleri devamlı ve fazî; yeme, acı baharatları fazla kullanma gibi sebeplerle aşırı susuzlu! hissetme ve daha midede hazım bitmeden sık sık çok su içme sc nucu midede henüz işi bitmemiş ve asit yapılı gıdaların 12 parma] barsağma sürüklenmesine yol açar ve orada sık sık yakma, dok yısiyle ülsere sebep olur. Ülserin sıcak muhitlerde en baş sebeb budur.
Su ihtiyacı iki yemek arası saatlerde giderilmeli, mide dol iken ve hazım bitmeden ne yeniden birşeyler yemeli ve ne de ço su veya bira vs. içmemelidir.
12 parmak barsağma kâfi safra akıtılamazsa veya panl reas bezesi salgıları yeterli ohnazsa, bu da ülsere yol açar. Vars karaciğer ve pankreas tembelliği giderilmelidir.

MİDE ve 12 PARMAK ÜLSERİ BELİRTİLERİ

Midede ülser ve diğer arızalanmalar kolay kolay olmaz, mid uzun süre kendisini korumağa ve hataları gidermeye çalışır. Fak: yukarıda saydığımız ülser yapıcı hareketlere bilerek veya bilmeyi rek inatla uzun süre devam edildiğinde, bir süre sonra mideni direnci kalmaz, ufak veya büyük bir kısmı ülser olur ve bir gü mide bu rahatszlığım açığa vurur. Genellikle ülser tek bir sebepte olmaz, yukarıda saydığımız sebeplerin biri veya birkaçı bir araç olur. Buna göre de hastalık hafif veya ağır şekilde ortaya çıkar.
Ülser önceleri şu belirtilerle kendini belli eder :
Midede ekşime ve sık sık ağıza kadar ekşi suyun gelme:
Midede ağırlık, hazımsızlık ve yanma olur. Bu hazımsız ğın asıl nedenini anlamadan, bu devrede Pepsin fermentine ha (midenin salgıladığı ferment) hazım ilaçları almak çok hatalı ol: ve ülserin daha çabuk ilerlemesine yol açılmış olunur.
Ağzın pek tadi yoktur ve sabahları dilin üzeri paslanır.
Hastanın rengi soluk - sarıdır.
Midenin üst hizasında karna bastırılınca acıma hissedilir. Bu ilk belirtilere aldırış edilmezse, bir gün;
Yemeklerden 2-3 saat sonra veya gece, dayanılmaz bir mi­de ağrısı başlar, midenin son kısmına doğru (safra kesesi hizasın­da) olan kısımda başlayan sancı sırta doğru yayılıır. Bu sırada kusma olabilir ve çıkartılan maddelerle birlikte kırmızı temiz kan da kusulur. Bazen kan gaita ile çıkar ve pislik üzerinde katran gibi olur.
Hastada baş dönmesi ve terlemeler olur. Kanama ve sancı ile ülserin ileri devreye geldiği anlaşılır.
İlkbahar ve sonbaharda ülser azgınlaşır, ağn ve kanama­lar yapar.,
12 parmak ülserinde, yemeklerden 4-5 saat sonra, göğüs boşluğu hizasında ağrı hissedilir ve safrakesesi iltihabı sanılır. Ayrıca sabahları yine bu bölgede ağrı olur, bazen kusma yapar, kusma ile saf, temiz su çıkartılır.
Mide-ve 12 parmak ülserinin hakiki teşhisi hastanelerde ve mütehassıs doktorlarca yaplır ve ülserin durumuna göre bazan ameliyata gidilebilir. Ameliyattan sonra yine ülser yenileyebilir, ülser yapan sebepler ortadan kaldırılmalı ve sağlıklı beslenme ka­idelerine riayet etmelidir.
Mide Kanaması ve Giderilmesi 

Kalbin İc Yapisi

KALBİN İÇ YAPISI 1


Akciğer arasında mediastinum medium’da lokalizelidir.

Apex cordis

Sol ventrikül’ünkoni şeklindeki ucudur.

Facies diaphragmatica (facies inferior)

Başlıca sağ ventrikültarafından oluşturulur.3-6 kıkırdak kaburgalardan ve corpus stemi’den ayrılır.

Facies diaphragmatica (facies inferior)

Basis cordis (facies posterior)

Büyük bölümünü sol atriyum,küçük bir bölümünüde sağ atriyum yapar.5(6)-8(9) torakal vertabraların önündedir.Arkasında;sinus abliquus pericardii,oesophagus ve aorta thoracica vardır.Basis cordis,sulcus coroarius ile diyafragmatik yüzden ayrılır.Oesophagus,basis cordis’in arka yüzünün komşuluk yaptığı primer anatomik yapıdır.Vv.pulmonales’ler,v.cava superior ve v.cava inferior,basis cordis’te atriyumlara açılır.

Sulcus coronarius(sulcus atrioventricularis)


Dıştan atriyumlarla ventrikülleri ayıran bu oluk içinde,koroner arterlerin ana gövdeleri ile sinus coronarius vardır.

Kalbin İc Yapisi
Kalbin Alt Arkadan Görüntüsü

ATRIUM DEXTRUM

İç yüzünde görülen kaslara mm.pectinatiadıverilir.Bu kaslar,crista terminalis’ten başlayıp,auricula dextra’yı oluşturur.Aurikuladaki pektinat kaslardan birisi diğerinden daha büyüktür ve taenia sagittalisadı ile bilinir.
Embiriyonel hayattaki foramen avale’nin kapanması ile oluşan fossa avalis,ostium venae cavae inferioris’in üstünde ve solunda,septum interatriale’dedir.Fossanın kenarı kabarıktır ve limbus fossa ovalisadı ile bilinir.
Sağ atriyum’un iç yüzünde;v.cava superior,v.cava inferior,sinus coronarius,vv.cardiacae anteriores ve vv.cardiacae miniae’lerin ağızları vardır.

OSTIUM ATRIOVENTRICULARE DEXTRUM

Kalpteki en büyük kapak ostiumudur.Dördüncü ve beşinci interkostal boşluklar seviyesinde,corpus stemi’nin arkasındadır.Sağ atriyum’u sağ ventrikül’e birleştiren bu deliği,sistol sırasında valva atrioventricularis dextra (valva tricuspidalis) isimli bir kapak kapatır.Bu kapağın cuspis anterior,cuspis posterior ve cuspis septalis denilen üç küspisi vardır.En büyük olanı cuspis anterior’durKüspisler,endokardiyum’un bir reduplikasyonudur ve her iki tarafı endokardiyum yapısındadır.Küspislerinventriküle bakan yüzlerindeki çıkıntılara,chordae tendineae denilen fibröz iplikçikler tutunur.Chordae tendineae’lerin diğer uçları ventrikülde bulunan papiller kaslara tutunur.
Chorda tendineae’lerin fonksiyonu,küspisleri desteklemek ve ventrikül sistoli sırasında küspislerin atriyumlara dönmesini önlemektir.Küspislerin bazizleri,ostiumu kuşatan anulus fibrosus dexter’e tutunur.

VENTRICULUS DEXTER

Sternum’un tam arkasındadır.İç yüzündeki kas kabarıntılarına trabecules carneae denir.Pektinat kasların kalınlaşması ile oluşur.
İç yüzünde görülen crista supraventricularis,triküspid kapak ile pulmoner kapağı ayıran kalın bir kas kabarıntısıdır.
Ventrikülün sol ve arka duvarını,septum interventriculare yapar.Septumun büyük bölümü muskülerdir.Yaklaşık,1 cm lik üst parçası membranözdür ve septum interatriale’nin alt parçasıyla komşudur.Membranöz parça triküspid kapağın septal küspisinin tutunması ile atriyoventrikülerve interventriküler olarak ikiye ayrılır.Sol vetrikül ,sağ ventrikül’den,sağ atriyum da sol atriyum’dan daha büyük olduğu için,membranöz parçanın bir bölümü sol ventrikül ile sağ ariyumarasında yer alır ve atriyoventriküler parça olarak bilinir.Membranöz parçanın geriye kalan bölümü ventiriküller arasındadır(interventriküler parça).
Ventrikülün,ostium trunci pulmonalis’in altında kalan bölümü düzdür.Conus arteriosus (infundibulum)denilen bu bölüm,pulmonal kapağın küspislerini destekler.
Septum interventriculare ile m.papillaris anterior arasında uzanan kas kabarıntısına trabecula septomarginalis (moderatör bant,m.Leonardo da Vinci kordu) adı verilir.Ventrikülün septal yüzünü ve m.papilaris anterior’u destekleyen bu oluşumu içinde,kalbin ileti sistemi ile ilgili lifler bulunur.
Sağ ventrikül’de m.papillaris anterior,m.papillaris posterior vem.papillaris septalis (medialis) denilen üç tane papiller kas bulunur.Papiller kaslar,trabeculae carneaekalınlaşmalıdır.M.papillaris anterior,en büyük olanıdır.

Kalbin İc Yapisi
Sağ Ventrikül'ün İçten Görünüşü

OSTTIUM TRUNCI PULMONALIS

Conus arteriosus’un yukarısındadır.Ostium atrioventriculare dextrum’un da yukarısında ve solundadır.Diastolde bu deliği valva trunci pulmonalis denilen kapak kapatır.Pulmonal kapağın;valvula semilunaris dextra,valvula semilunaris sinistra ve valvula semilunaris anterior denilen üç tane yarım ay şeklinde valvulası vardır.

Kalbin İç Yapısı 2

Hint Güzeli Nasıl Olunur

Hint Güzeli Nasıl Olunur

Hint Güzeli Nasıl Olunur
Hint Guzeli

Hindistan güzellerinin sırlarını biliyor musunuz?Sizin için ben araştırdım.
Bazen karşınıza hint kınası ile çeşitli değişik dövmeler yaparak çıkarlar bazende doğal bitkilerin yardımı ile ciltlerini pürüzsüz yapmış bir şekilde çıkarlar.Ama şu bir gerçek ki hint güzelini bütün Dünya'ya duyurmayı başarmışlar.
Bu güzelliğin sırrı tamamen doğal bitkilere dayanmaktadır.Doğal bitkileri öğüterek veya çerez diye adlandırdığımız fındık,fıstık gibi yemişler cildinizi yumuşatan yemişlerdir.
Hintli bayanlar güzelliğin sırrını şöyle açıklıyor;

  • Doğal bir görünüm kazanması için günü birlik ve taze olan doğal bitkilerden kullanmalıyız.  
  • Cildi yatıştırması için bir kap dolusu doğal gül suyu ile yıkamalıyız.
  • Cildimizi bu kadar pürüzsüz yapan tatlı doğal badem yağıdır.
  • Fazla sıcak olmayacak pirinç suyu ile yüzümüzü yıkamak günü birlik.
Pirinç suyunda yani pirinçde, magnezyum,B vitamini ve bakır gibi yararlı maddeler bulunur.Her gün ılık pirinç suyu ile yüzümüzü yıkarsak yüzümüzün parladığını görürüz.

  • En önemli olarak ta cildinize bitkisel doğal yağlarla olarak günlük bir masaj yapar şekilde yedirilmesi
Bu maddeleri günü birlik uygularsanız sizde bir hint güzeline dönüşebilirsiniz.
Bildiğimiz üzere Hindistan  hint kınasıyla meşhur olduğu gibi de hint masajı ile de meşhurdur.
Hint Güzeli Nasıl Olunur
Hint Güzeli Nasıl Olunur


Hint Masajı;

  • Sağ ve sol elinizin yüzük ve orta parmağınızla kaşınızın tam ortasına gelecek şekilde yerleştiriniz ve diğer kalan parmaklarınızı gözünüzün etrafına dağılacak şekilde yerleştirin ve beş altı kez masaj yaparak ovalayın.
  • Sağ ve sol işaret parmağınızla burnunuzun başlangıç noktasına yani burun kemiğinize masaj yapar şekilde üç beş kez ovalayın.
  • Burnunuzun geriye kalan kısmını yani burun deliklerinize kadar olan bölümü sağ ve sol elinizle masaj yapar şekilde ovalayın.
  • Ve son olarak ta gözlerinizi kapatıp elinizin iç kısmını sağ ve sol olmak üzere yanağınıza yerleştirip kulaklarınıza doğru bastırarak üç beş defa genişletirirseniz hint masajınızı tamamlamış olursunuz. 

19 Ağustos 2014 Salı

Nil Nehri

Nİl Nehri

Nil Nehri

Bundan yaklaşık 15 milyon sene önce yeryüzünde gerçekleşen tektonik plaka hareketleri doğu Afrika'da büyük bir platonun yükselmesine neden olmuştur.Bu plato yaklaşık 965 kilometre çapında ve yaklaşık 1610 metre yüksekliğindeydi.O aşamada bölgede ne bir bu kadar büyük bir göl ve de kuzeye doğru giden güçlü bir nehir vardı.Plato yükseldikçe yan tarafında çatlamalar oldu.Yeryüzünde oluşan bu çatlaklıklar şimdiki adıyla Afrika yarık vadisini oluşturdu.
Bundan 12 milyon sene kadar önce ay dağları vadinin batıda kalan kolunun yakınlarında bir blok halinde yükselmeye başlamış ve de bundan 8 milyon sene önce yarıktaki vadiler su dolmaya başlamış.
Sonra bundan 1 milyon sene önce bu olağanüstü platonun merkezi biraz alçalmış,su ile dolmuş ve  Viktorya gölü oluşmuş.
Son buz devrinin son aşamasında eriyerek geri çekilmenin buzulların serbest bıraktığı su nedeniyle yeryüzü tarihinin çok nemli bir dönemi başlamış.Göller binlerce sene su ile dolmuş ve yaklaşık 13 bin sene önce Viktorya gölünden boşalan su kuzeye yönelerek Nil nehrini oluşturmuştur.
Nil nehri batıda Albert gölüne ulaşarak güç kazandı ve kuzeye doğru akmıştır.Sudan düzlüklerine girmeden önce kendine yüzlerce millik bir alan oluşturdu ve kuzeydeki çöllere vardığında güçlü ve devamı kesilmeyen bir nehir olmuştu.Sonunda da mavi Nil nehri ile birleşerek Mısır çölüne su ve topraktan oluşan değerli bir nimet oldu ve Mısırda yeni bir uygarlık kuruldu 7 bin sene sonra.

Şimdi Afrika deyince ilk akla gelen Nil nehri oluyor hafızalarımızda.6.650 km uzunluğunda bulunan Nil Nehri Afrika'nın doğusunda yer almaktadır ve güneyden kuzeye doğru akmaktadır ve dünyanın da en uzun nehridir.
Yaklaşık 1740 mil iki havzaya sahiptir ve buna göre yaklaşık 4.350 mil iki havzaya sahip olması Amazon dan sonra 3. büyük havzaya sahip nehirdir.Bu bakımdan geçtiği ülkelere hayat verir ve turizm,tarımsal alan,arkeoloji açısından da ilgi çekicidir.
Afrika'nın % 10 u kaplayan bu göl  güneyden kuzeye üç ana kol ile akar.Bunlar Beyaz Nil Nehri,Mavi Nil Nehri ve Atbera Nehridir.


Mısır halkına bu mucizevi nehir sayesinde elektrik üretimi için baraj yapılmış ve tarımsal alan olan yaklaşık 1500 km uzunluğunda ve 10 km genişliğinde bir tarım alnına su vermesi gibi önemli görevleri vardır.

16 Ağustos 2014 Cumartesi

Solucan Gübresi

Solucan,özellikle yağmurlu havalarda görülen kurak havalarda ise toprağın altına inen sürüngen bir hayvan türüdür.Çürümüş maddelerle beslenen bu hayvan yaklaşık olarak 3 ile 6 sene kadar yaşamlarını sürdürürler.
Zamanlarının çoğunu toprak altında geçiren bu hayvan genellikle 10 cm boyunda olurlar lakin bunların 15 metreye kadar gelişmişleri de vardır.Yaklaşık olarak Dünya'da 1800 ile 2000 arası solucan türü mevcuttur.
Solucan Gübresi
Solucanlar yedikleri çürümüş toprak bitkilerinden veya hayvan pisliklerinden kendilerine has gübre üretirler.Ülkemizde fazla tanınmamış bu gübre çeşidi diğer kimyasal gübrelere oranla taneli bitkilerde buğday,ayçiçeği,mısır gibi %30 veya %50 verim artışı diğer bitkilerde ise patates,soğan,turp,havuç gibi bitkilerde ise %40 ile %70 arasında verim artışı görülmüştür.Aslında çiftçimizin çok kolay yetiştireceği bu solucan tarlada kalan atıklarla ve ahırından çıkan pisliklerle yetişir ve gübre maliyetini sıfıra indirebilir.
Solucanlar ilk önce hazırlanan havuzlara yataklama yapılarak atılır,daha sonra üstüne organik çürümüş atıkları atılır bu da yaklaşık bir yıl içinde solucan gübresine dönüşür.
Kırmızı california solucanı olarak bilinen lumbricus rubellus Amerika Birleşik Devlet'lerinin california eyaletinde laboratuvar ortamında üretilmiştir.
Bir california kırmızı solucanı bir günde yaklaşık olarak kendi ağırlığı kadar gübre yapar.Diyelim ki havuzumuzda 100.000 solucanımız var bu 100.000 solucan bir senede yaklaşık 25 ton gübre üretir.
Ülkemizde başta da dediğimiz gibi bu gübre yaygınlaşmamıştır lakin bu gübreyi üretirsek erozyondan ve verimsizlikten kurtulabiliriz.
Bulgaristan topraklarının %70 i beyaz bayrak bölge yani bir başka değişle organik bölgedir.Ülkemizde beyaz bayrak olarak gösterebileceğimiz bölge nerdeyse kalmadı,her taraf kirlenmiş bir şekilde.
Solucan gübresini yeterli miktarda üretip kullanırsak bizde aynı ölçüye ulaşırız.
Bulgaristan'da üretimin fazla olması sebebiyle bir ton gübrenin fiyatı bulgar parası ile yaklaşık 240 leva yani bizim paramızla 240 TL olarak da söyleyebiliriz.Lakin ülkemizde solucan gübresinin tonu 2000 liraya kadar yükselmiştir buda fazla üretenin olması demektir.