31 Ekim 2014 Cuma

Osteoporoz Hastalığı

Osteoporoz Hastalığı


Halk tabiriyle Kemik Erimesi olarak bilinen osteoporoz hastalığı özellikle kadınları tehdit ediyor.Kemik kırıklarına,sakatlıklara hatta ölümlere yol açabilen Osteoporoz hastalığı elli yaşında her üç kadından birinde görülebiliyor.Osteoporoz hastalığı,kalp ve damar hastalıklarından ve kanserlerden sonra en çok bilinen ölüm nedeni olarak kabul ediliyor.Sessiz ilerleyen sinsi bir sağlık problemi olan kemik erimesi Türkiye’de yaklaşık sekiz milyon kişiyi etkiliyor.
Halk arasında söylenen kemik erimesi Osteoporoz hastalığı sanki kemiklerin mum gibi erimesi gibi düşünülüyor.Lakin Osteoporoz hastalığı kemiklerin mineral yoğunluğunun yani iç dokusunun zayıflaması artı içinde kendine göre bir mimarisi olan bu mikro mimarisi bozuluyor ve zaman içinde de bu bozulmaya artan bir kırılma söz konusu oluyor.
Örneğin bir sünger düşünelim ve bu süngerin deliklerini kemik yapısı da yaklaşık aynı görünümdedir.Yani küçük küçük deliklerin büyümesi ile kendi kendine durduğu yerde de kırılabilir.
Kadınlarda biraz daha yaygın olan Osteoporozun sebebi kadınlar menopoz olarak adlandırdığımız sürece girmeleridir.Menopoz adet kanaması ve üremenin sona ermesidir.Buda genellikle 40 ile 50 yaşlarında görülür.Lakin bazılarında 55 yaşında bazılarında ise 40 yaşlarında da görüldüğü olabilir.Bunun sebebi beslenmeden geçer.

Osteoporoz(Kemik Erimesi),Türkiye’de 50 yaşından sonra  her 3 kadından birinde erkeklerde ise her 8 erkekten birinde görülebilen 65 yaşından sonra her 2 kadından biri 5 erkekten birinde osteoporoza bağlı kırık görülebilir.Bunu oranlarsak kadınlarda %80 daha fazla görülür.
Erkeklerde kemik yapılarının daha kalın,kas yapısının daha fazla olması yani kasların kemik üzerinde uyarıcı etkisinin olması sebebiyle kırıkların az görülmesi gözlenmiştir.
Osteoporoz sessiz,sinsice oluşan kişinin fark edemediği bir durum olup menopoz dönemindeki kadınların muhakkak muayene olması kemik yoğun tetkiklerini yaptırması gerekmektedir.
Osteoporoz hastalığı genelde kalsiyum dan fakir,çok yoğun alkol tüketenlerde,sigara içenlerde,kasların zayıf olması gibilerde daha erken ve daha çok görülen bir hastalık türüdür.
Her kırığı osteoporoz hastalığına bağlayamayız.Genellikle kalça kırıkları,el bilek kırıkları,omurga kırıkları,bazı kaburga kırıkları osteoporoz hastalığının kapsamına girer.Böyle bir durumda osteoporoz taraması yapılır.
Kemik sağlığımız için yeterli olacak şekilde d vitamini,kalsiyum ve protein almamız lazımdır.Kalsiyumu bol miktarda içeren süt,yoğurt,peynir,kuru baklagiller,sebzeleri bol bol tüketmeliyiz.
Proteininin az alınması kemiklerde kırılma riskinin fazla olmasına neden olmaktadır.Aynı şekilde fazla olması da öyledir.Bu sebeple yeterli miktarda yani günde kg başına 1gr protein almamız yeterli olacaktır.Şekeri fazla kullanmanız kalsiyum,magnezyum ve çinkonun  vücuttaki emilimini azalttığı için fazla şeker kullanmamanızı tasfiye ederim.
Sağlıklı bir hayat yaşamanız dileğiyle...

29 Ekim 2014 Çarşamba

Balıklar ve Yaşamları

Balıklar ve Yaşamları


Balık

Yeryüzünün büyük kısmı sularla kaplı.Burada yabancı olan bizleriz.Buranın asıl sahibi dalgaların altında Balıklar.
Suda yaşayan yüzgeçli solungaçlı soğukkanlı omurgalı hayvanlara topluca verilen ad.Balıkların çoğunun bedeni su içinde yüzmelerini çok kolaylaştıran iğ biçimindedir.Bununla birlikte türden türe büyük biçim farklılıkları gözlenir.Bazıları dil balığı gibi yassı ve yuvarlak bazıları denizatı gibi düşey ve köşeli bedenli olur.En hızlı olanı da yelken balığıdır.Hızı onun okyanusların en korkulan avcısı yapar.Yelken balığının yüzgeçleri,dar dönüşlerinde denge kurmasını sağlar,orak biçimindeki kuyruklarından güç alır,sırtlarındaki sıra dışı yüzgeç le avlarını korkuturlar.Çamur zıpzıpı balığı,yaşamının çoğunu denizin dışında sürdürür,deniz dışında yürüyüp nefes alabilen bu balık türünün yaşamları çoğu balıktan farklı ve genelliklede Japonya da  bulunurlar,denizin çekilmesiyle çıkan çamurlarda güneşin ısısıyla beliren küçük bitki ve canlılarla beslenirler.
Balıkların beden boyutlarında da çok büyük farklılıklarla karşılaşılır.Filipinler'de yaşayan cüce kalabalığı türü Pandaka Pygmaea'nın boyu 12 mm, ağırlığı 1,5 g'dır ve boyu 6 mm'ye ulaşınca cinsel olgunluğa erişir.Buna karşılık tropikal denizlerde yaşayan köpek balıkların ­dan Rhinocodon typus'un boyu 18 m, ağırlığı 20 ton dolayındadır.
Eski çağ insanlarının sürekli avladığı ilk hayvanlar arasında balıklar başta gelir. Günümüzde de Büyük Okyanus'un güney kesimindeki adalarda ve Güney Amerika da yaşayan oldukça ilkel bazı toplulukların beslenmesi büyük ölçüde balığa dayanır.Öte yandan birçok sanayileşmiş ülkenin beslenme rejiminde de balığın yeri çok önemlidir.Fransız balıkçıların mezgit balığı avlamak için Kanadayı buldukları ve Norveç İskoçça Japonya kıyılarına ve ringa balığının kıyıya iyice sokulduğu başka ülkelere gittikleri söylenir.Günümüzde balık insan besini,hayvan besin maddesi ve yağ olarak tüketilmektedir.Ayrıca birçok ülkede balık avı çok zevkli bir spor sayılmakta ve çok yaygın biçimde iç turizm hareketi yaratarak hem av bölgeleri için iktisadi bir kaynak oluşturmakta hem de balıkçılık gereçleri sanayisinin gelişmesini sağlamaktadır.Bununla birlikte dünya nüfusunun artmasına paralel olarak avlanan balık miktarının da artması ve sularda ortaya çıkan kirlenme dünyadaki balık nüfusunu azaltmakta ve birçok türü soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır.Bu nedenle bütün dünyada zaman zaman avlanma yasaklarının konması ve bazı türlerin avlanmasının durdurulması balık soyunun tükenmemesi için zorunlu görünmektedir.

28 Ekim 2014 Salı

29 Ekim Cumhuriyet Bayrami

CUMHURİYET BAYRAMI (29 Ekim)

29 Ekim Cumhuriyet Bayrami
29 Ekim Cumhuriyet Bayrami

AMAÇLAR:

·        Yönetim şekillerini birbiriyle karşılaştırmak. En iyi yönetim şeklinin cumhuriyet olduğunu vurgulamak.
·        Yurdumuzun bir zamanlar içine düşmüş olduğu kötü durunu belirterek, Kurtuluş Savaşı’nın milletimiz için önemi üzerinde durmak.
·        Büyük Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı kazanmamızdaki yer  ve  önemini kavratmak.
·        Kurtuluş Savaşı’nın nasıl yapıldığını bir daha hatırlatmak.
·         Türkiye’nin dünyadaki yer ve önemi üzerinde durmak.
·         Devrimleri öğretmek ve her Türk’ün bunlara sahip çıkması gerektiğini belirtmek.
·        Vatanı savunma ve yüceltmenin her Türk’ün asıl görevi olduğum} kavratmak.

CUMHURİYET BAYRAMI
Atatürk, başına geçtiği büyük Türk milletiyle düşmanları yurdumuzdan atmış ve milletimiz tam bağımsızlığına kovuşmuştu.Ancak iş bununla bitmiyordu. Sıra yüzlerce yıldır bir çok yönden geri kalmış milletimizi hızla kalkındırmaya,dünya milletleri arasındaki şerefli yerine getirmeye gelmişti. Bunun için çok çalışmak, büyük ve köklü devrimler yapmak gerekiyordu. Bunların en başında da devletin yönetim şeklinin değiştirilmesi geli­yordu.
23 Nisan 1920 tarihinde açıl­mış olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, aslında adı konulmamış bir Cumhuriyet yönetimiydi. Artık bu adın konulmasının zamanı gel­mişti.
Lozan Antlaşması’nın imzasın­dan sonra bu iş ele alındı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyeti ilân etti. Aynı gün Atatürk, oybirliğiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olarak seçildi.
Her yıl 29 Ekim günü, cumhu­riyetimizin kuruluşu bütün yurtta büyük bir sevinç ve coşkuyla kut­lanır. O gün cadde ve sokaklar bayraklarla, Atatürk resim­leriyle, özlü sözlerle ve çiçeklerle süslenir. Büyük alanlarda ve okul­larımızda törenler düzenlenir. Ata­türk büstlerine çelenkler konur. Günün önemini belirten konuşma­lar yapılır. Şiirler okunur. Şarkı, türkü ve marşlar söylenir. Türkiye radyoları, televizyonları, gazeteler ve dergilerde cumhuriyetimiz, Ata­türk, Kurtuluş Savaş’ımız ve devrimlerimiz üzerine yayınlar yapılır.
Yaşasın cumhuriyet!

ATATÜRK DİYOR Kİ
·        Bizim milletimiz kökten demokrattır. Kültürünün, geleneklerinin en derin geçmişe has safhaları bunu doğrular, pekiştirir.

·        Cumhuriyet; düşünen, bilgili, kültürlü, sağlam vücutlu ve yüksek karakterli koruyucular ister.

19 Ekim 2014 Pazar

İstanbul Boğazları

İstanbul Boğazları

Beylerbeyi ayaklar şantiyesinde;20 şubat 1970’de birinci köprünün temeli tören ile atıldı.Karataş ve Kadıköy’den kalkan 2 adet şehir hatları vapuru,davetlileri taşıyarak tören alanına getirmiş.Yirmi bir top atışı ile birinci köprü temelinin çalışmalarına başlanmış.Mart 1970’de Ortaköy ayaklarının kazısını yapmışlar ve hemen ardından da Beylerbeyi ayaklarının kazısına başlanmış.
17 Ağustos 1971 de kulelerin montajına başlanmış.Kuleleri yaklaşık olarak 5 ay gibi kısa sürede yapmışlar ve birleşimini Ocak 1972 de tamamlamışlardır.Ardından hız kesmeden taşıyıcı halatları bağlamışlar ve gerilen çelik halatlara,salıncak sistemi ile monte edilerek kulelerin tepesindeki ve tabliyeler askı halatlarına bağlanmış.
Mart 1973 ‘de son tabliye de montajlanınca ardından 60 adet tabliye birbirine kaynaklandı.Böylece,ilk kez yürüyerek Asya’dan Avrupa’ya geçildi…26  Mart 1973 yılında son tabliye denizden montaja getirilirken Nisan 1973’de kauçuk alaşımlı çift kat asfaltının dökümüne başlandı.1 Haziran 1973’de asfalt döküm işlemi tamamlandı.Köprü üzerine kauçuk menşeili  Asflatlama.Kulelerin altındaki  geçiş noktalarına,köprüdeki genleşmeye uyum sağlası amacıyla dönen levhalar(Rolling leaf) monte edildi.
23 Temmuz 1973 Rolling leafların montajıda tamamlanmış oldu.Yaklaşık viyadüklerinin inşasına (Ortaköy ve beylerbeyi üzerinden geçen) Şubat 1973’de başlandı ve Mayıs 1973’de bitirilmiştir.15 Mart 1974’de Çevreyolu’nun önemli geçişlerinden olan;Haliç Köprüsünün iki yakası birleştirilerek aynı zamanda da yaya geçişine açıldı.10 Eylül 1974’de de Haliç Köprüsü açıldı.Ve Köprü 30 Ekim 1973’de törenle açılmıştır.(Cumhuriyetin 50.Yıldönümü)

Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan Boğaz Köprüsü,zamanla yetersiz gelmeye başlayınca boğazda ikinci bir köprü yapımına karar verildi.Yaman KÖK,Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün yapımında dönemin Karayolları 17.Bölge Müdürü idi.
1982 senesinde ikinci köprü projesinin ihalesi açılmış.Proje ihalesi bu gibi köprü ihalelerin her zaman yapılmadığı için davetiye usulü olmuştur.Dünya’da sayılı altı veya yedi firma bu proje ihalesine davet edilmiştir.Ve netice itibariyle birinci köprüyü yapan firma Freman Fox ve Partners İngiliz firması dır.Aynı zamanda bu firma,birinci köprüyü yapan firma idi.
Zamanın devlet başkanı Kenan Evren eşliğinde  29 Mayıs 1985 yılında Fatih Sultan Mehmet köprüsünün temeli atılmıştır.Köprüyü yapmak için zorda olsa camiler yıkılarak,mezarlıklar kaldırılarak ve de çöp atılan bir alanı kaldırarak,bazı bölgeleri de çöl alanı yaparak,gecekondular yıkılarak başlanmıştır.Bu çoğu kişinin de karşı çıkmasına neden olmuştur.
5 Aralık 1985 yılında köprüde ki gerçek temel atılarak başlandı.İşi alan Japonlar oldu ama geneli Türk işçileri idi.Kilit noktalar da Japonların adamları vardı.Japonlar bu işi çok düşük maliyete aldıklarını hatta zarar ettiklerini söyleyen bile var.Bu işi almalarının asıl sebebi işin nasıl yapıldığının bilgisi sahibi olmakmış amaçları bu yüzden de zararına yapmışlar bu işi.Japonya’da ki köprüler hantal köprülerdir.

İhalenin sözleşmesinde köprünün yapım süresi olarak tam 1100 gün süre tanımlanmış olup 5 Aralı 1985 yılında başlayan köprü 1100 gün sonra 29 Mayıs 1988 senesi bitmesi gerekmektedir.Lakin verilen sürenin de altında 908 günde bitirilmiştir.Bu da tam 192 gün erken bitirilmiş demek oluyor. 

Serebral Palsi Hastalığı

Serebral Palsi Hastalığı

Dünya’da doğan her bin çocuktan yaklaşık ikisi,Türkiye’de doğan bin çocuktan da yaklaşık üçü Serebral Palsili olarak Dünya’ya geliyor.
Şanlıurfa’da 400,Muş’ta 370 ve Bitlis’te 300 ve bir çok şehrimizde Serebral Palsili hastalığına yakalanmış çocuk mevcuttur.
Serabral Palsili doğum öncesinde,doğum sırasında veya çok küçükken beynin hasar görmesi sonucu ortaya çıkar.Çocuğun gelişiminde bir farklılık görülürse örneğin üç aylık çocuk başını tutamıyorsa veya altı aylık kendi başına oturamayan çocuk için çocuk doktoruna başvurmak gerekir.Serabral Palsili olan çocuklar için çok yönlü bir rehabilitasyon programı ile sağlanır.Bir doktorlar ekibi ve rehabilitasyon ekibinin çocuğu değerlendirip takip etmesine ihtiyaç vardır.
Bu uzmanlar çocuk Nörolagu,çocuk Ortopedisti,çocuk Fizyoterapistin den oluşabilir.
Aile uzmanların tavsiyelerine göre çocuğunu evde çalıştırarak gelişmeyi hızlandırır.
Serabral Palsili çocuğun Fizyoterapi, rehabilitasyon ve özel eğitimi için ne yapılması gerektiğini çocuk doktoru anlatır.Doktorun yönlendirmesiyle sağlık kurulu raporu alınır ve bu raporla rehberlik araştırma merkezlerinde değerlendirme sonucu rehabilitasyon ve özel eğitim bedeli devlet tarafından karşılanır. Fizyoterapi ve rehabilitasyon sayesinde çocuğun vücut kontrolü artar,kasları güçlenir,dengesi sağlamlaşır,hareketliliği artar.Çocuğun kullanması gereken yardımcı cihaz veya ortez varsa bunların nasıl kullanılacağı ailesine öğretilir.Eklem ve kemiklerde görülebilecek şekil bozukları önlenebilir,bazı sorunlarda ise ortopedik ameliyat gerekebilir.
Özel eğitim sayesinde öz bakım becerilerini kazanır,okul derslerinde başarısı artar,sosyal hayata bağlanır.

Bunlardan başka çocuğu günlük hayatta yalnız bırakmamak,sokağa çıkarmaktan çekinmemek,tiyatroya veya sinemaya götürmek,çocukların arkadaş edinmesini sağlamak ve okula göndermek iğleşmelerine destek sağlar.Arkadaşları ile beraber olan çocuğun isteği ve hareketliliği artar,egzersizine daha istekle yaklaşır,gelişmenin önü açılır.Akranları ile rekabete girmesi sonucunda gelişmeler sağlanır.
Serabral Palsili bazı çocuklar tekerlekli sandalye kullanır.Bazıları yürüteç,bazıları baston kullanabilirler.Bazı çocukların konuşmasını anlamak zor olabilir.Bazıları hiç konuşamayabilir. Serabral Palsili çocuğun durumu kötüleşmez.Ama düzenli Fizyoterapi ve  rehabilitasyon çalışmaları ve doktor kontrolü gerektirir. Serabral Palsi okula gitmeye,arkadaşlıklara ve eğlenceye engel olmaz. Serabral Palsili çocuklar bir çok şeyi yapabilirler ama bazılarında zorluklar yaşanır.Sosyal yaşam alanlarını,mahalleleri,sokakları ve kaldırımları rampalarla düzenlemek hayatı kolaylaştırır.Oyun parklarını ona göre düzenlenmiş görmek onu mutlu eder ve hayat katar.Onlara sabırlı yaklaşmalı,konuşması ve hareket etmesi için zaman tanımalısınız.

Radyo-Televizyon programcısı,Baterist ve Kanuni çalabilen,Bilgisayar Mühendisi,İngilizce öğretmeni ve bir çok meslekte kendini geliştirmiş Serabral Palsili hastası olan evlatlarımız vardır.Siz isterseniz olacağından kuşkum yok…