Bilgi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bilgi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Kasım 2015 Perşembe

4G Geliyor!

4G GELİYOR!
http://bilgedayi.blogspot.com.tr/

Kablosuz telefon teknolojileri 2G ve 3G’nin ilerisi niteliğinde olan,dünyanın en ileri mobil İnternet teknolojisi  4G yıl sonunda Türkiye’de olacak.
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan 4G ihalesinin mayıs ayında tamamlanacağını ve sene sonuna kadar hizmete hazır olacağını belirtti.
4G Teknolojisinin Başlatılması konulu toplantıda konuşan Elvan,Türkiye'nin bilgi ve iletişim teknolojilerinde çağın gerisinde kalmayacağını,Türkiye'nin geleceğini 4G yetkilendirme konusunu ile ilgilendiklerini söyledi.

4G Nedir?

2G ve 3G standartlarında ilerisi niteliğinde olan 4G teknolojisi;daha yüksek mobil İnternet hızı,daha fazla data kapasitesi ve daha düşük gecikme süresi sunan dördüncü nesil telekomünikasyon hizmeti olarak tanımlanabilir.
http://bilgedayi.blogspot.com.tr/

Ne Getirecek?

Üçüncü nesil yaşanan kapsama alanı sorunu başta olmak üzere bir çok aksamaya çözüm sunması umulan 4G,önceki 2G ve 3G kıyasla;herhangi bir zamanda,herhangi bir yerde,daha yüksek veri hızı ve her türlü ağ hizmetini gerçekleştirebilecek,100Mbit/s ile 1Gbit/s veri iletişimi sağlayacak.

Çok hızlı İnternet

4G Teknolojisi ile kullanılan cihazlara göre değişmekle birlikte,veri indirme hızı 150 Mbps’ten başlayıp 300 Mpbs seviyelerine çıkabiliyor.Misal;frekansa,hizmet elde edilen baz istasyonuna,coğrafi şartlara,şebeke yoğunluğuna,kullanılan cihaza ve bağlanılan siteye bakarak başkalıklar göstermekle birlikte 4GB büyüklüğündeki bir HD film yaklaşık bir dakikada indirilebilecek.
HD kalitede film,video ve dizi izleme.
Hızlı video  ve resim indirme ve yükleme.
Az zaman süresi ile kesintisiz,daha güzel ve keyifli  oyun oynaya bilinecek.

Nasıl Kullanılacak?

Hizmeti kullanabilmek için 4G kapsama alanında olunması,4G uyumlu sim kart ve 4G uyumlu cihaz olması gerekiyor.
http://bilgedayi.blogspot.com.tr/
4G Hızı Gelince

4G hızı neleri değiştirecek?

Mobil aletler üzerinden video izleme tecrübesinden büyük boyutlu dosyaların paylaşılmasına,bulut servislerinden akıllı ev ve kent altyapılarına,mobil ofislerden,mobil sağlık ve mobil eğitim servislerine dek çok değişik sektörlerde önemli değişimler yaşanacak.
Normal yaşamımızda bir hayli işimizi ve aktivitemizi mobilden daha çok yapmaya başlayacağız,bu da bizde alışkanlıklarımızı dönüştürmeye devam edecek.
Mobilden işlerini yürüten şirketler ve çalışanlar işlerini her zaman ve kesintisiz yürütebilecek,ihtiyaç duyduğu bilgilere anında ulaşabilecek.
Gerekli dosyaları indirmek yerine dosyalara o an mobil olarak açabilecek.
Cihazlar arası mobil iletişim ve bulut bilişim,hakiki potansiyelini gösterecek.
Akıllı şehir ve akıllı ev altyapıları mükemmel çalışabilecek,yaşamımızın her alanında etkili verimlilik ve büyük basitlik sağlayacak.
Mobil sağlık ve mobil iletişimle uzaktan ulaşım çok daha basit olacak. 


22 Ağustos 2015 Cumartesi

Yeni Nesil Direksiyon Sınavı

Yeni Nesil Direksiyon Sınavı

http://bilgedayi.blogspot.com.tr/

2013’e kadar olan sınavlarda MEB’ınca düzenlenen direksiyon sınavlarında bir çok kişi direksiyonda ve araç hakimiyetinde zayıf olmasına rağmen direksiyon sınavından geçiriliyordu.Bu da bir çok kazaya sebep oluyor ve yaralanmalara ve hatta ölümlere yol açıyordu.
Yani eski sistem direksiyon sınavına göre,aracı stop etmeden kaldırıp,sinyalleri uygun yerlerde verip,rampa da durup stop ettirmeden kaldıra biliyorsan aracı ve direksiyonun da biraz iyi ise sınavı  geçtin demekti.Ve puan sistemi olduğu için belli hatalar yaptığın zaman hata puanın 70 puanın altına düşürmüyor sa geçiyordun.
2013’de yürürlüğün değişmesi sınav sistemini de değiştirdi.Sınav da rampa da durma kalkma harici,park yapmak ve 25 metre geri geri kontrollü gelmekte eklendi.Bunlarda birini hatalı yaparsanız direksiyon sınavından kalmış sayılıyorsunuz.

Sınava Başlarken

Sınav komisyonu aracın ve usta öğreticinin gerekli kontrollerini yaptıktan sonra araca biner.Komisyon başkanı gerektiğinde araca müdahale edebilmek için ön koltuğa oturur.Sürücü adayının araca çağrılması ile sınav başlanır.

Sürücü Adayının Sınavda Yapması Gerekenler



·         Sürücü adayı sınava komisyon başkanı tarafından çağrıldığında öncelikle arcın etrafında dolaşmalı ve lastikleri kontrol yapmalıdır.
·         Araca binince yapması gereken ilk adım koltuk ayarıdır.
·         Daha sonra aynalar ayarlanır.
·         Emniyet kemeri takılır.Eğer emniyet kemerini takmayı unutursanız ki bu büyük kusur sayılır sınavdan kalma sebebidir.
·         Aracı çalıştırmak için vitesimizi boş konumda olup olmadığını kontrol ederiz .Daha sonra debriyaja tam frene hafif basarak aracımızı çalıştırırız.
·         Kalkış vitesimiz olan birinci vitese takarak el frenim izi indirip sol sinyalimizi yani kalkış sinyalimizi vererek sol aynamız kontrol ederek araç geliyorsa yol vererek kontrollü bir şekilde kalkış yaparız.
·         Kalkış yapmamız için debriyajı kavrama noktasına getirerek tutulmalı ve frenden ayağımızı çekerek gaza hafif basarız aracımız bir araç boyu gittikten sonra ayağımızı debriyajdan çekeriz.
·         Hızımız 20 km i aştığında 2. Vitese takıp yola devam ederiz.

Hızımıza Göre Vitesler

1.       0 ile 20 arası 1. Vites
2.       20 ile 40 2.Vites
3.       40 ile 60 3. Vites
4.       60 il 80 4. Vites
5.       80 ile üzeri 5. Vites
Aracımız 5 vitesli ise
·         Dönüşlere gelmeden 10,15 metre gerisinde sinyallerimizi vermeliyiz tabi döneceğimiz yerin gerisinde bir başka dönemeç yok ise.
·         Şerit değişiminde sinyalleri unutmamalıyız.
·         Aracımızı iki duba arası park yaparken öndeki dubayı geçerek geri geri dubayı arka tekerle denk getirmeliyiz ve denk olduğu zaman tam sağ direksiyonu çevirerek  geri geri gitmeli ve yeterince gidilince tam sola çevirmeliyiz.Eğer tam olarak ayarlayamayıp ön taraf dışarıda kalmış ise bir hamle hakkımız olan hamleyi kullanarak aracı toplayabiliriz.Park yaparken öne gitmemiz için bir hamlemiz var bu yüzden ilk başta park yerine gelirken aracımızı düzgün getirmeli ve 2 dubanın ön tarafında duran dubanın gerisinde durarak arka tekerleği dubaya denk getirmek için ön hamlemizi harcamamız lazım.
·         Rampa da durup kalmada aracımızın öncelikle vitesinin bir de olup olmadığını kontrol etmeli ve debriyajı mızı kavrama noktasına getirmeli,kavrama noktasında tutmalı fren den ayağımızı çekmeli ve gaz pedalına hafifçe basmalıyız,aracımız bir araç boyu gittikten sonra debriyaj da duran sol ayağımızı yavaşça çekmeliyiz ve aynı hassaslıkta da gaza basmalıyız.
·         Aracı geri geri getirmek için söylenen yere yaklaşıldığında sağ sinyal vererek durmalı ve vitesimizi geri vites olan sağ yaslayıp geri çekmeliyiz,aracın dikkat lambası olan dörtlü düğmesine basılmalı ve direksiyonla hafif dokunuşlar yapılmalı.Geri gitme faslını da tamamladıktan sonra dörtlü düğmesine basılmalı ve kalkış sinyali olan sol sinyal verilmeli ve 1. Vites le,sol aynayı kontrol yaparak düzgün bir kalkış yapılmalı ve aracı başlangıç noktasına hatasız götürmeliyiz.
·         Araç kalkış ve bitiş noktasına vardığında vitesimizi boş konuma alarak stop etmeli ve inerken mutlaka el freni çekik konuma getirilmeli.
http://bilgedayi.blogspot.com.tr/


 Bu kurallara uyarsanız sormanıza gerek yok sertifikanızı bir hafta sonra yazıldığınız sürücü kursundan alabilirsiniz.

16 Temmuz 2015 Perşembe

Ramazan Bayramı

Ramazan Bayramı

http://bilgedayi.blogspot.com.tr/


Ramazan bayramı,halk diliyle de şeker bayramına da gelen,en çok çocukların sevindiği büyükler içinde nerde o eski bayramlar dedirttiği,küslüklerin bitmesi için bir vesile olan,3 veya 4 gün resmi tatili olan,büyüklerin ziyaret edildiği,mezarlıklara uğrandığı ve örf ve adettimiz olarak her sene kutlandığı bir bayramımızdır.
Evet bugün ramazan bayramı saat 06:18 de okunacak olan ezandan sonra resmen başlamakta.
Bayram ezanı sonrası kahvaltılar yapıldıktan sonra öncelikle baba ve annelerimizin elleri öpülür ve ziyaretler için hazırlanılır.Küçüklerin daha çok heyacanlandığı bu bayramda önceden alınmış bayramlıklar giyilir ve komşu komşu gezilerek şeker ve para toplanır.
Resmi tatil olarak bu bayram arife günüyle birleşerek 4 gün olarak belirlendi.Tabi bu resmi tatil olduğu için bazı çalışanlarımıza tatil olarak sayılmaz ama onlara da bayram mesaisi işler.Bayram mesaisi olarak kişinin normal mesaisinin iki katı olarak hesaplanır.
Yukarıda da anlattığım gibi bayramlar nedense çoçukları daha çok sevindiriyor.Bunu kendimden ve çevremden yaptığım gözlemlerden söyleyebilirim.Büyüdükçe veya sorumluluklar arttıkça diyelim,bu bayram ne giyssem diye düşünen küçükler gibi olmuyor büyüklerin hesapları maddi olarak.
Bu sene 29 gün olarak tutulan oruç ve yaklaşık 17 saat gibi bir açlık susuzluktan sonra gelen bir bayramda dikkat edilmesi gerekenler:
Öncelikle yaz ayı olarak bakarsak bol bol su içmeliyiz.
Oruç ayının etkisi nedeniyle bünye metopolizması biraz zayıflamıştır.Metepolizmanın hızlandırmanın en kolay yolları yağlı yiyeceklerden uzak durmak ve bol bol su içmekten geçmektedir.
Şeker bayramı da olarak sayılan ramazan bayramında en çok şeker ve şekerli yiyeceklerin ikram edilir.Bu ikramları da geri çevirmek olmaz diye yemek mecburiyetin de hissedersiniz.Ama sağlığınızı düşünüyorsanız birazını geri çevirmeli ve dikkat etmelisiniz.
Sabah namazı sonrası bir aydır yapılmayan kahvaltıda fazla yağlı yiyeceklerden uzak durmalısınız.
Eğer dikkat etmezseniz vücuda fazla yüklenmekten kalp sıkışmasına kadar gidebilir.
Son olarak da kolorinin yakılması için birasz yürüyüş yaparsanız vücutun metopolizması kendini daha fazla çalışma hissi uyandırır.
Ramazan bayramı boyunca köprü giriş çıkışları ve belediye otobüsleri ücretsiz olacaktır.
Ramazan Bayramınızı kutlar güzel sağlıklı bir bayram geçirme dileğiyle…


26 Haziran 2015 Cuma

Zamanınızın Kıymetini Bilin

Zamanınızın Kıymetini Bilin

http://bilgedayi.blogspot.com.tr/


Zaman,görecelidir.Mühim olan,onu nasıl değerlendirdiğinizdir.Peki,ister işte ister özel hayatta hedeflerinize ulaşabilmek için zamanınızı nasıl doğru kullanabileceksiniz?

Şöyle bir etrafımıza baktığımızda dikkatimizi dağıtacak o kadar çok şey göreceğiz ki:Sms’ler,email’ler,çağrılar,ayaküstü sohbetler,saatlerce süren toplantılar,tweet’ler…Farkındaysanız sıra,omzunuzdaki iş yüküne gelmedi bile!Tüm bunlar gerçekten çok bunaltıcı ve yorucu;doğru düşünme ve karar verme,kendimiz için asıl önemli olanı yerine getirme becerimizi,isteğimizi sürekli tehdit ediyorlar.Oysa ki birkaç küçük değişikle en kıymetli hazinelerimizden biri olan zamanımızı doğru şekilde değerlendirebilir,iş ve özel yaşamımızdaki hedeflerimize ulaşabiliriz.

Liste tutun

Yapılacakları listeleyin.Maddeleri kendi içinde önemli önemsiz diye gruplayın.Önceliği,önemli yada acil olanlara verin.

Hedef koyun

Kendinize belirli hedefler koyun ve bunları gerçekçi ve yapılabilir olduğundan emin olun.Bunun için önce mevcut halinizi gözden geçirin,hangi hedeflerin sizin için önemli olduğunu ve hedefinize ulaşmak için ne yapmanız gerektiğini adım adım planlayın.

Önceliklerinizi belirleyin

Önceliğiniz,sizin için neyse o olsun.Unutmayın acil bir iş,her zaman önemli olmayabilir.

Ertelemeyin

Benjamin Franklin’in de dediği gibi asla bugün yapabileceğiniz bir şeyi yarına bırakmayın.Doğru zaman,şimdidir.

Teknolojiye hükmedin

Teknolojinin size hükmetmesine izin vermeyin,siz ona hükme din. Akıllı cihazlar,bizi her an ulaşabilir kılıyor.Her gün onlarca e-mail,facebook,sms’ler,twitter bildirimleri tarafından dürtülüyoruz.Yani dikkatimiz,sürekli tehdit altında.Yapılması gereken aslında çok basit:Hepsini kapatın ve işiniz bitene kadar kesinlikle açmayın.

Hayır demeyi öğrenin 

En son ne zaman ‘Hayır’ dediğinizi hatırlıyor musunuz?Kibarlıktan yada kaybetme korkusundan ‘Evet’ sözcüğünü bol keseden kullanıyoruz.Ama hedeflerimize ulaşmak için konfor alanımızdan çıkmak,gerektiğinde’Hayır’ demesini (patronumuza bile)öğrenmek zorundayız.
http://bilgedayi.blogspot.com.tr/

Kaybedilmiş bir gençlik kaybedilecek bir gelecek demektir.Ne yazık ki bu sözün doğruluğunu yaşıyarak anladım.Pek çok pişmanlığım var fakat en büyüğü geçmişte boşa tükettiğim zamanım.İnsan yaşı ilerledikçe zamanın kıymetini iyi anlamaya başlıyor.Küçükken geleceğimizi pek düşünmeyiz tıpkı o sıralarda yaşıtlarımızı olduğu gibi tek derdimiz eğlencedir.Ama artık büyüdük geleceğimizi düşünmemiz lazım.Bir söz vardır bilmem duydunuz mu Gencin gücü yaşlıda,yaşlının ise aklı gençte olsaydı keşkeler olmazdı.Yani o yaşlarıma geri döne bilseydim eminim bugün pek çok şey değişirdi.Sizde keşke dememek için zamanınızı iyi değerlendirin…

Sabit Durmak Zararlı

Sabit durmak zararlı

Sabit Durmak Zararlı

Mesai saatinin büyük bölümünü ayakta ya da PC başında oturarak geçirmek,dikkat edilmediği taktirde ciddi kas ve dolaşım rahatsızlıklarına neden olabilir.Acıbadem Fulya Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uzmanı Prof.Dr.Selda Özçırpıcı,işi nedeniyle çoğunlukla ayakta duran ya da oturanların sıklıkla karşılaştıkları rahatsızlıkları ve bunlara karşı neler yapabileceğini anlatıyor.

Bütün gün ayaktayım diyenler

Mesai saatinin büyük bölümünü ayakta geçiren çalışanlarda en çok görülen fiziksel rahatsızlıklar nelerdir?

Bu kişilerde genellikle uzun süre ayakta durmaya bağlı olarak bel ve sırt ağrıları,bacaklarda ve ayaklarda ağrılar ve dolaşım bozukları gelişebiliyor.Bunun nedeni ayakta durmakla dirseklere ve bele binen yükün artması ve duruş bozukluğuna bağlı kaslarda kısalık,spazm gelişebilmesi.Ayrıca hareketsizlik ve sürekli aynı pozisyonda kalmaya bağlı olarak bacak dolaşımı da bozulur.Bacaklarda ve ayakta ağrı,şişlik oluşur.Ayak tabanında ağrılar gözlenebilir.

Uzun süre ayakta durarak çalışanlara işyerinde uygulanabilecek neler önerirsiniz?

Öncelikle ergonomiye dikkat edilmeli.Bu kişilerin yaptıkları işi uygun pozisyonda yapması ve ergonomik aletler kullanmaları,oluşabilecek rahatsızlıkları önleyebiliyor.Mutlaka belirli aralıklarda oturabilecekleri sandalyeler olmalıdır.Arada dinlenme periyotların olması ve bazı özel egzersizler yapılması da önemli.Burada en önemli unsur,sabit pos türü bozmak,30-45 dakikada bir pozisyon değiştirmektir.Uzun süre ayakta duranlara dolaşımı düzenleyici ayak-ayak bilek kas egzersizleri,bel-karın egzersizleri ve doğru duruşun öğretilmesi gerekiyor.Ayrıca iş ayakkabıların seçimi de çok önemli.Ayakkabılar mutlaka ortopedik,tabanı destekli,şok absorban ve ayak sağlığına uygun olmalı.

İş yeri dışında ne gibi egzersizler yapabilirler?

Özellikle alt ekstremitede dolaşımı arttırıcı kas egzersizleri yapılmalı.Ayrıca,bel-karın,bacak ve ayak kaslarını güçlendirici egzersizler ve germe egzersizleri önemlidir.İş sonrası bacakları yüksekte tutmak,dinlenmek,ayak bilek egzersizleriyle dolaşımı düzenlemek gerekiyor.Bu kişilere ayrıca duruşu düzenleyen egzersizler,yoga,pilates ve yüzme önerebiliriz.

Bütün gün PC karşısındayım diyenler

Mesai saatimin büyük bölümünü oturarak geçiren çalışanlarda en çok görülen fiziksel rahatsızlıklar nelerdir?

Bu kişilerde boyun,sırt ve bel problemleri sık görülür.Kas ağrıları,spazmlar ve bel,boyun fıtığı gelişebiliyor.Ayrıca sürekli aynı pozisyonda tekrarlanan hareketlere bağlı olarak omuzda,dirsek ve el bileğinde ağrılar gelişebiliyor(bilgisayar kullananlarda olduğu gibi).Sabit pozisyonda uzun süre oturmak bacaklarda da dolaşım bozuklukları ve kas ağrılarına neden olabilir.

Bu koşullarda çalışanlara iş yerinde uygulayabilecekleri neler önerirsiniz?


Masa yüksekliği ayarlanabilir olmalı,bel ve boyun desteği olan ortopedik sandalyeler kullanılmalı,sandalye yüksekliği ayarlanabilmeli.Ayaklar yere tam temas etmeli ve sandalye,kalça ve diz 90 derece olacak şekilde ayarlanmalı.Sandalyede kol destekleri mutlaka olmalı.Çalışanlar 30-45 dakikada bir kalkıp dolaşmalı ve bazı egzersizleri masa başında düzenli olarak yapmalı.Bunlar boyun,sırt ve bel egzersizleri olup hem duruşu düzeltiyor hem de kas gücünü arttırıyor.Ayrıca mutlaka her iki bacak için dolaşımı arttırıcı egzersizler yapılmalı.

İş yeri dışında ne gibi egzersizler yapılabilir?

Düzenli olarak yapılan aerobik egzersizler (yürüme,yüzme vb.) hem kan dolaşımını hem de kas gücünü arttırır.Ayrıca düzgün duruş için pilates ve yoga yapılması önemli.Yine dolaşımı düzenleyici egzersizlerin yapılması da alabilecek önlemler arsında yer alıyor.

25 Haziran 2015 Perşembe

Erteliyorsam bir sebebi var

Erteliyorsam bir sebebi var

http://bilgedayi.blogspot.com.tr/



İster iş ister özel hayatınızda ‘Daha sonra yaparım’ cümlesini çok sık kullanıyorsanız yabana atılmıyacak bir sorun olabilir…Acıbadem Fulya Hastanesinden Uzman Klinik Psikolog Sarp Kulkara,sıklıkla başvurulduğunda kişinin hayatını ciddi bir şekilde sekteye uğratan erteleme davranışın neden kaynaklandığını,onunla baş etmek için neler yapılması gerektiğini aktarır.



Neden erteliyoruz




Erteleme,bir çok duruma bağlı olarak gerçekleşen bir davranıştır.Ertelemenin sık yapıldığı ve hayatı sekteye uğrattığı durumlar sorun olarak karşımıza çıkar.Başlı başına böyle bir rahatsızlık yoktur,ancak bu durum bir problemin görüntüsüdür.Çoğunlukla kaygı bozukluğu olan kişilerde erteleme davranışının sıklığına rastlanır.Özellikle mükemmelliyetçi bir kişilik yapınız varsa erteleme davranışı sıklıkla başvurduğunuz bir hale gelir.

Ertelemeyi bir davranış biçimi haline getirenlerin sayısının son yıllarda arttığı görülüyor.Sizce bunun nedeni ne olabilir?Buna sebep olarak,içinde bulunduğumuz sistemin hep daha fazlasını istemesi gösterebiliriz.Hele ki kişilik özellikleri sisteme uygun bir kişi,dış dünyadan bunun doğru ve olması gereken bir şey olduğunun onayını alır ve küçüklükten beri büyüttüğü kaygılarının normal olduğu düşüncesiyle daha fazlasına erişmeye çalışırsa,bu davranış biçimi onda oturabilir.




Bu davranış neden kaynaklanıyor?


Bir çok sebebi bu davranışın içinde inceleyebiliriz.Kişilik özelliklerimiz,içsel çatışmalarımız,aile tarafından öğretilenler vb.Örneğin; obsesif kişilik yapısına sahip olanlar her şeyi mükemmel yapmaya çalışırlar.Çoğunlukla düşünceleri ya hep ya hiç tarzı bir yönelime sahiptir.O nedenle yapılacak işi ya en iyi yapacaklar ya da hiç yapmayacaklardır.Temelde sürekli ‘ Ya yanlış olursa?’,‘Yetersiz oldu’, Bu tam olmadı’ düşünceleri zihinlerinde gezinirken,yaptıkları işlerden tatmin olmazlar ve işlerin veriliş süreleri hep gecikir.Hatta ellerindeki işler bitmiş olsa bile onu teslim edemezler.Teslim ettiklerinde çok büyük hatayla karşılaşacaklarını düşünebilirler.Bazen bu algısal kaygı o kadar büyür ki,karşılaşacak hata bütün hayatını etkileyecek,kendi felaketini getirecek diye korkabilirler.Büyüyen kaygı her işin ertelenmesine sebep olur.Tabii ki bu kişilik yapısının ve içsel çatışmanın bir gelişim süresi vardır.Saygınlığa önem veren,yüksek standartlar talep eden bir baba,eleştirel ve alınan başarılardan memnuniyetsiz bir anne böyle bir kişilik yapısının oluşumuna hizmet eder.Bütün bunlar çocuğun büyürken algılarını şekillendirir ve mükemmeliyetçi,detaycı ve aşırı kaygılı bir kişiliğe sahip olmasına neden olur.Aile hiçbir şey yetmediği için bunu içselleştiren çocuğa da bir süre sonra hiçbir şey yetmemeye başlar.Kendi başarılarını sıradan görüp,hatalarını felaket olarak yorumlar ve kendini taktir edemez hale gelir.Bu elindeki bütün işlere kaygılı yaklaşmasını sağlar.


Erteleme,orta ve ileri aşamalarda kişinin gerek iş gerekse özel yaşamında ne gibi aksaklıklar meydana getirebilir?




Bu davranış alışkanlığa dönüştükten sonra iyice yerleşir ve kişi artık farkında olmadan her şeyi ertelemeye başlar.Bu yüzleşmeden ve değişimden kaçış demektir,aynı zamanda sürekli olarak kaygıyı besler.Etrafındaki insanlar bir süre sonra şikayet etmeye başlar,kişinin ilşkileri bozulabilir,işi tehlikeye girebilir.Kişi aslında çok düşündüğü halde düşüncesiz,umursamaz ve savsak damgası yiyebilir.


Ertelemeyle baş etmek için neler önerebilirsiniz derseniz eğer.




İlk önce bu kaygınızın farkına varın.Eğer bunun sizde yarattığı sıkıntıyı fark ederseniz savaşmak için güç kazanırsınız.Elinizdeki işlere yüklediğiniz anlamları düşünün.Bunu yaparken güvendiğiniz ve daha organize başka bir arkadaşınızın bu işle ilgili nasıl düşüneceğini,ne yapacağını referans olarak alabilirsiniz.İşler yarım kalabilir.Hatta yarım bırakın;dünyanın yıkılmadığını,insanlarla ilişkilerinizin tek bir olaya bağlı olmadığını,sizin hakkınızdaki düşüncelerin sizin sandığınız kadar kırılgan olmadığını görün ve gelişen durumla baş edin.Mutlaka yardım isteyin.Bütün işleri tek başınıza yapmaya çalışmayın!Kendinize ne kadar yeterli olup olmadığınızı kanıtlamaya çalışırken gerçek olan durumdan uzaklaşabilirsiniz.Siz Tanrı değilsiniz!Her işi aynı anda yapamazsınız.İşlerinizi sıraya koyun.Tarih ve önem sırası,organize olmanızı kolaylaştırır.Baş edemeyeceğiniz kadar kaygınız varsa uzman bir psikologdan yardım alın.
Unutmayın biz erteledikçe hayat hızlanır...

20 Kasım 2014 Perşembe

Özel Güvenlik

Güvenlik Görevlisi

Özel Güvenlik

Güvenlik görevlisi,işyerlerinde,sitelerde,özel kurumlarda,devlet kurumlarında,binalarda nöbet tutarak bir tür caydırıcılık veya hırsızlığın minimuma indirilmesidir.
Güvenlik görevlisinin silahlı veya silahsız olmak üzere iki tür sertifikası vardır.Bunlardan silahsız olanla nöbet tutulan yerler silah gerektirmeyen veya silahın tehlikeli olabilecek yerlerdir.Örneğin,binalar,siteler,bazı işyerleri gibi silahın tehlikeli olabileceği yerlerde silahlı güvenlik durabilir ama silah verilmez.Silahlı güvenliğin silah verilmesi için silahın gerekebilir olması yani bankalar gibi yerlerde güvenlik görevlisine silah verilir.

Güvenlik görevlisi olmak için;
  • Öncelikle Türkiye vatandaşı olmak
  • En az orta okul mezunu olmak(silahsızlar için)
  • Silahlılar için en az lise mezunu olmak
  • 18 yaşını doldurmuş olmak
  • Kamu haklarından kullanılabilir olmak 
  • Vücudunda görevini engelleyebilecek özrü bulunmamak
  • Yüz kızartıcı suç işlememiş olmak(hırsızlık,rüşvet,ırza geçme,kız kadın çocuk kaçırma gibi)

Bu özellikleriniz var ise güvenlik kursuna gidip güvenlik eğitimi alabilirsiniz.Güvenlik kursuna kayıt olabilmeniz için gerekenler;
  • Diploma aslı ve fotokopisi
  • Kimlik fotokopisi( 1 adet)
  • Muhtardan ikametiniz i gösteren belge
  • Vesikalık fotoğraf( 6 adet)

Yazıldığınız kursta yazılı sınava kadar verilen eğitimlere katılmanız ve yazılı sınavda da geçerli not almanız gerekmektedir.Yazılı sınavdan geçerli not silahsız güvenlik için en az 60 puan veya üstü almanız gerekmektedir.Silahlı güvenlik için toplam 125 soru vardır bunun 100 sorusu güvenlikle ilgili geriye kalan 25 soru ise silah sorusudur.Silahlı eğitimin bir de silah atışı vardır 5 atış 50 puan değerinde.Silahlı güvenlik yazılı sınavdan en az 60 almanız gerekmektedir 60 altında bir puan alırsanız silahlı kısmından da kalmış sayılırsınız.25 soruluk puanınız ve silah puanınız toplamı en az 120 olmalıdır.
Özel Güvenlik

Kursu ve yazılı sınavı geçtikten sonra kurs sizin sertifikanızı 1 hafta içinde çıkarır ve siz o sertifikayla;
  • Diploma fotokopisi (1 adet)
  • Kimlik fotokopisi (3 adet)
  • Adli sicil kaydı (1 asıl ve fotokopisi)
  • Vesikalık fotoğraf (4 adet,fotokopi olmayacak ve son 6 ay içinde çekilmiş olacak)
  • Sağlık raporu(Devlet hastanelerinden alınmış olması gerekmektedir)
  • Vukuatlı nüfus kayıt örneği(Emniyet Müd. Verilmek üzere)
  • Muhtardan ikametgah ilmühaberi( 2 adet)
  • Arşiv araştırma formu( 1 adet)
Bu belgeleri hazırlayıp Özel Güvenlik şube müdürlüğüne teslim etmeniz gerekmektedir.Yaklaşık bir ay kadar süren bu araştırma sizin takip etmeniz ve kimliğinizi almanız gerekmektedir.
Zamanında özel güvenlik görevlisinin bir fonksiyonu vardı.Şuan ülkemizde yaklaşık olarak 250 bin adet özel güvenlik şirketi ve milyonlarca güvenlik görevlisi olarak çalışan vardır.Git gide de artmaktadır.Sizde özel güvenlik olmak istiyorsanız hemen bir kursa gidip başvurun….  

18 Kasım 2014 Salı

Sürücü Belgesi

Sürücü Belgesi


Sürücü belgesi,trafiğe çıkmak için Sürücü kurslarından eğitim görülerek alınan bir belgedir.
Sürücü kursuna yazılmak için bir takım belgeler hazırlamanız  gerekmektedir.
·         Nüfus cüzdanı fotokopisi
·         Diploma fotokopisi
·         Sağlık raporu(Veriliş kısmına ‘sürücü olur’ yazılı olarak
·         Savcılıktan temiz kağıdı.
·         5 adet vesikalık fotoğraf
Bu belgeleri hazırlayıp kursunuza yazılabilir ve sınav süreci gelene kadar,yazılı sınav için derslere katılmanız ve direksiyon sınavı için direksiyon eğitiminizi kursun size sunduğu direksiyon eğitmeninden almanız gerekmektedir.
Yazılı sınav üç konuya ayrılmış olup bunlar ilkyardım,motor ve trafiktir.
Sınavı geçmeniz için ilkyardımdan 70 üzeri motordan 70 üzeri ve trafikten 70 üzeri puan almanız gerekmektedir.Eğer herhangi birinden 70 in altında puan alırsanız o bölümden kalırsınız ve tekrar o bölüme sınava girmeniz gerekmektedir.Üst üste 5 deva sınavdan geçemezseniz kurstaki dosyanız yanar ve tekrar dosya açtırmanız için tekrar kursa kayıt yaptırmanız gerekmektedir.
Sınavların hepsinden geçerli not alıp yani 70 üzeri alırsanız direksiyon sınavına girmeye hak kazanırsınız.Şu anki sitem de puan olarak hesaplanmamaktadır.Eğer sınava giren kişi geçerli notu almışsa bilgisayar otomatik olarak geçti diyor.Lakin geçerli puan alınmamışsa hangi bölümden kaldı ise yine otomatik olarak bilgisayar bölümünü ve kaldı olarak gösteriyor.
Hepsinden geçip direksiyon sınavına girersiniz.Yaklaşık bir hafta sonra bunu kursunuz size haber verecektir hangi gün olduğunu.Direksiyon sınavında iki tane milli eğitimden gönderilen denetmen ve size kursta eğitim veren eğitmeniniz ve siz olursunuz.Direksiyon kursunda dikkat etmeniz gereken bazı püf noktalar vardır.

·         Öncelikle koltuğa oturduğunuzda ilk yapmanız gereken şey emniyet kemerinizi takmak olsun.
·         Sonra aynaları (dikiz ve arkayı gören) kontrol ederek kendinize göre ayarlamanız gerekmektedir.
·         Aracı çalıştırıp kalkarken gaz ve debriyajı öyle ayarlayın ki istop etmesin
·         Trafiğe çıkarken ve şerit değiştirirken sinyal vermeyi unutmayın
·         Aracı yavaş ve heyecan yapmadan kullanmaya özen gösterin
Bunların hepsini yaparsanız geçerli notu aldığınızın garantisidir.
Direksiyon sınavını da geçip ehliyete hak kazandığınızda yaklaşık bir hafta kadar sonra direksiyon eğitim diplomanız çıkar.Sonra emniyete giderek harcınızı yatırıp ve belge isterlerse takdim edip ehliyetinizi yaklaşık bir ay kadar sonra elinize alabilirsiniz.
2 Tekerlekli araçlar için A2 ehliyet,4 veya 6 tekerlekli araçlar için B ehliyet,6  üzeri araçlar içinde E ehliyet gerekmektedir.
Ehliyetinizi büyütmek için yine bir kursa yazılmanız ve gerekli işlemlerden geçmeniz gerekmektedir.
Ehliyettiniz sizin için bir emliyettir.






17 Kasım 2014 Pazartesi

Geçmişi Kesfetmek

Geçmişi Kesfetmek

Geçmişi Kesfetmek

Geçmişi Kesfetmek



Uzak atalarımız ilk olarak bundan 12.000 yıl önce çiftçi olarak yerleşik yaşama geçtiler ve ilk medeniyetler bu şekilde gelişmeye başladı.Geride bıraktıkları obje ve yapıların birçoğu savaşlar, doğal afetler ve zamanın etkisiyle yok oldu.Ama büyük bir kısmı da günümüze kadar ulaştı.

Gömülü Sırlar

Arkeologlar karada ve denizde binlerce yapı ve objeyi yer altından çıkardılar. Dünyanın bir çok yerinde her yıl yeni buluntular ortaya çıkıyor ve bu buluntular bizim antik yaşam hakkında daha fazlasını açığa cikarmamıza yardımcı oluyor.Modern Soner teknolojisini kullanan dalgıçlar içlerinde yükleri gayet iyi korunmuşları da olan antik gemi kalıntıları (batıklar) keşfettiler.Son yıllarda keşifler,yüzyıllarca dalgaların altında saklı kalmış antik Mısır şehirlerinin harabelerini buldular.

Kelimeler ve Resimler 

Yazının keşfi sayesinde atalarımızın düşünceleri,duyguları ve inançları hakkında bilgi edinebilirsiniz.Kimi zaman,sonraki nesillere yapılmış kopyalara güvenmek zorunda kalsak da çok sayıda el yazması günümüze ulaşmış bulunuyor.
Antik resimler de bilgi edinmek adına çok önemli hazinelerden biridir.Çeşitli kültürlerden insanlar,evlerinin ve sarayların duvarlarına günlük yaşamdan sahneler resmetmişlerdir.Bazıları zeminlere mozaik resimler de yapmıştır. Bütün bunlar,antik giysiler,evler ve mobilyalar hakkında bir çok gerçeği çıkarmıştır.

Modern Yöntemler 

Günümüzde arkeoglar geçmişi açığa çıkarmak için şaşırtıcı derecede geniş bir yöntemler kümesinden yararlanmaktadır.Havadan çekilen fotoğraflarla gömülü suların ana hatları ortaya çıkarılırken,manyetik tarayıcılarla toprağın altında kalmış yapılar saptanabilmektedir.Bu tür çalışmalara Jeofizik arastırmaları deniliyor.

Arkeolojik ören yerlerinde bulunan bitki ve canlıların özenle incelenmesi de bir o kadar aydınlatıcıdır. Uzmanlar,boyut olarak hayvan isketlerinden polen taneciklerine uzanan geniş bir yelpazede kalıntıları inceliyorlar.Bu zahmetli çalışmalar, insanların yaşadıkları çevre ve yedikleri besinlerle ilgili hayranlık uyandıran ipuçları ortaya çıkıyor. Doktorların kullandıkları bazı teknikler de antik sırları açığa çıkarılmasına yardımcı oluyor.Mumyalar,cesetlerin üç boyutlu görüntülerini elde etmek için bilgisayarlı tomografi kullanılarak incelemekte,DNA testleriyle eski insanların nereden geldiklerini ve akrabalık ilişkilerini göstermektedir.

12 Kasım 2014 Çarşamba

IBM'den İnsan Beynini Örnek Alan Bilgisayar

IBM'den İnsan Beynini Örnek Alan Bilgisayar

IBM'den İnsan Beynini Örnek Alan Bilgisayar

Mesele şu ki;insan zekasını sentetik ortamda yaratabilmek imkansız.
Hatta henüz beynin nasıl çalıştığını bile tam olarak anlayabilmış değiliz.
Bir bilgisayarı insan beyni gibi davranması için eğitmek hem teknolojik,hem de psikolojik açıdan zorlu bir süreç.
Ancak öğrenebilen bilgisayarlar yaratmak mümkün.
Akıllı telefonlar ve arama motorları bile bu beceriye kavuşmaya başladılar.
Google’a sadece ilk harflerini yazdığınızda,arama alışkanlıklarınızı kaydettiği için cümlenin tamamını karşınıza çıkarabiliyor.
Ya da arkadaşınıza mesaj gönderecek olsanız telefonunuz sizin yerinize bu mesajı tamamlıyor.
IBM, yapay zeka teknolojisinin tıkandığı noktaları görerek sorunları tamamen ortadan kaldırabilecek yeni bir bilgisayar sistemi geliştirdi.
SyNAPSE projesi kapsamında üretilen TrueNorth isimli bu bilgisayar,insan beynini taklit edebilecek özelliklere sahip.
Bilgisayar için “Neuro-Synaptic Core" denilen,sinir hücresine benzeyen işlemci çekirdekleri tasarlandı.
Sistem 256 adet işlemci çekirdeği,256 adet bellek birimi ve 64.000 nörondan (ara bağlantı) oluşuyor.
Yapısı itibariyle insan beynindeki nöron ağına benziyor.
Ama hepsi bundan ibaret değil.
SyNAPSE projesinde bilişsel bilişim (cognitive computing) teknolojisi kullanılarak yeni bir programlama mimarisi yaratıldı.
Yaklaşık 70 yıldır tüm bilgisayarlarda Von Neumann mimarisi olarak tanınan bir programlama lisanı kullanılıyor.
Bu geleneksel modelde veri bellekten işlemciye ve sonra tekrar belleğe geri aktarılıyor.
IBM’in geliştirdiği yeni programlama dili Corelet'in bu modelle hiçbir benzerliği yok.
Corelet mimarisinde her bir çekirdeği birbirine bağlayan 256 çıkış ve 256 giriş bulunuyor.
Tüm çekirdeklerin işlevi farklı.Veriyi muazzam ölçülerde işleyerek bir kompozisyon gibi bir araya getiriyorlar.

İnsan beyni de benzer şekilde yani paralel mekanizmayla çalışan bir bilgisayar gibi.
Veriyi tek bir işlemci üzerinden bütün olarak aktarmak yerine 256 farklı noktadan toplayıp birleştirmek çok daha hızlı bir sonuç alınması demek.
Bilişsel bilgisayar mimarisinin tüm gücü bu yaklaşımda yatıyor.
“Açıkçası,bir beyin üretmemiz mümkün değil çünkü organik teknolojiye veya insan beyni hakkında tüm bilgilere sahip değiliz" diyor
 SyNAPSE projesi yöneticisi Dharmendra Modha ve ekliyor"Ama zaten artık beyin üretmeye çalışmamıza gerek kalmadı.
Dünya bilgisayarlar aracılığıyla toplanan verilerle şekilleniyor.
Yapmak istediğimiz şey bu verilerin toplanma yöntemini geliştirmek.
İnanıyoruz ki bunun için en uygun mimariyi keşfettik."
2006 yılında IBM’in Silikon Vadisi'ndeki laboratuarlannda başlatılan projede biyolojik zekanın yaratılabilmesi için birçok farklı alternatif denendi.
Önce bir farenin beynini taklit edebilen bilgisayar,ardından kedi ve maymun zekasını kopyalayan sistemler.
Bilim insanları aslında bunların hiçbirini gerçek anlamda kopyalamadılar.
Yaptıkları sadece beynin çalışma mekanizmasını anlamak oldu.
Ve geleneksel bilgisayar mimarisiyle yapmak istediklerini başaramayacaklarını anladıklarında her şeyi yeniden tasarlamaya başladılar.
Sonunda ortaya çıkardıkları bu tasarım,insan beyninjn verileri işleme sistemine gerçekten çok benziyor.
Tek sorun bu bilgisayarın hayatımıza girmesi için uzun yıllara ihtiyaç duyulması.
Teknik donanımı bir tarafa, programlama dili Corelet bile daha bebeklik aşamasında.
TrueNorth’un en erken 2020 yılında faaliyete geçmesi bekleniyordu.IBM mühendisleri ileriki aşamalarda bilişsel bilgisayarı 100 trilyon nöron içerecek şekilde çalıştırmayı hedefliyorlar.
IBM’in bir diğer çığır açan bilgisayarı VVatson,tüm dünyada üniversiteye giden tek bilgisayar olarak tarihe geçti.
VVatson 3 yıllık bir program içinde Matematik ve İngilizce üzerine kusursuz bir eğitim alacak.
Bu süperbilgisayar daha önce de “Jeopardy” isimli yarışma programına katılmış ve birinci olmuştu.
TrueNorth gibi bilgisayarlar tek başına değil,geleneksel yongalarla birlikte kullanılacak.
Çünkü bir bilgisayarın veriyi hem düz,hem de bilişsel açıdan işleyebilmesi onu çok daha güçlü bir duruma getiriyor.
Bu tıpkı beynin sağ ve sol yarısının bir arada çalışması gibi.Algı gerektiren yetenekler için bilişsel zeka devreye girerken,mantık gerektiğinde geleneksel yöntem tüm görevi devralıyor.
Böylece insan beyni gibi algılayabilen,karar verebilen bir bilgisayar ortaya çıkıyor.
Zaman içinde daha da geliştirilecek olan bu tip bilgisayarlar,gelecekte verilerin eş zamanlı olarak hem toplanıp hem de analiz edilebileceği bir sistem haline gelebilir.
Daha da önemlisi ticaret,sosyal dalgalanmalar,çevresel faktörler gibi sürekli değişen verilerin algısal bazda değerlendirilmesi sonucunda güçlü bir veri depolama şekli oluşacak gibi görünüyor.
SyNAPSE projesi uzmanlarım dan psikiyatri profesörü Giulio Tononi bu buluşu şöyle yorumluyor;"Hala yapılacak çok iş var.Fakat en önemlisi ilk adımın atı!maşıydı.Üstelik bu tek bir adım değil,birkaç adım haline dönüştü.”
Tononi haklı,IBM tıpkı bilgisayar teknolojisinin yeni gelişmeye başladığı dönemde olduğu gibi,bu teknolojinin bambaşka boyutlara taşınması için günümüzde de muazzam bir atağa geçti.
Son yıllardaki buluşlarıyla "Ya olursa?" sorusunu tarihe gömüp,“Sırada ne var?" diye sormamızı bekliyorlar.
Proje yöneticileri,SyNAPSE teknolojisinin insan gözünü kopyalamak için de kullanabileceğini belirtiyor.
Her bir gözümüz günde bir terabaytın üzerinde veri ile etkileşime geçen olağanüstü bir donanıma sahip.
Yani bunu başarmaları pek kolay olmayacak.
Ama zorluklar IBM'i hiçbir zaman durduramadı.
Neticede firmanın Big Blue adlı bilgisayarı sayesinde vizör olarak kullanılmak üzere yeni bir sistem geliştirmeyi hedefliyorlar.
Gözlük şeklindek bu bilgisayar,görme engeliler için bilgi depolayacak ve topladığı verileri kulaklığa ileterek kusursuz bir navigasyon sağlayacak.

10 Kasım 2014 Pazartesi

Besinlerin Saklanmasi ve Besin zehirlenmesi

Besinlerin Saklanması


Besinlerin Saklanmasi
Besinlerin Saklanmasi

Besinlerin saklanmasında en çok başvurulan işlem, yoğunlaştırma, buharlaştırma ya da kurutma yoluyla suyun atılmasıdır.

Suyun atılması, su emen tuzlu maddelerle de sağlanabilir (yemek tuzuyla olduğu gibi). Öteden beri uygulanmakta olan tuza bastırma yöntemi, bu ilkeye dayanır. Herkesin bildiği lakerda ve salamuralar bu yolla hazırlanır. Aynı ilke, şekerle de geçerlidir Bütün meyvelerin şurup, reçel ya da pelte yapılmasında olduğu gibi.

Yağ gibi çabuk bozulabilen bazı bölümlerin de kesilip atılması gerekir. Bazı besinlerin, bakteri ve enzim etkinliğini yok etmek için belirli sıcaklıkta ısıtılması yeterlidir: Süt, bira, şarap, vb. için yapılan pastörizasyon böyle bir işlemdir. Daha yüksek sıcaklıkta, enzimler ve bakteriler, sterilizasyon yoluyla bütünüyle yok edilirler.

Sebzelerde sınırlı bir asitlik derecesi vardır; bu, doğal olarak, bakterilerin yaşamasını önler; hayvansal kökenli yiyeceklerin asitlik derecesi daha yüksektir ve bu yiyecekler, mikroorganizmaların gelişmesine çok elverişli koşullar taşırlar. Saklanmaları çok güç olduğu için tehlikeli zehirlenmelere yol açabilirler. Yiyecekler çok düşük sıcaklıkta tutularak, enzim ve bakterilerin etkinliği önlenebilir.



Besin zehirlenmesi

Mide bulantısı, kusma, iştah yitimi, yüksek ateş, karın ağrısı, mide-bağırsak iltihabı ve ishalle gelişen rahatsızlıkları belirten terim. Besin zehirlenmesi, besinlerdeki mikroorganizmalar tarafından üretilen toksin ve zehirlerden kaynaklanabilir. Yiyeceklere bulaşan bakır ve cıva gibi ağır metallerin ağız yoluyla alınması, bazı mantarların ya da midye gibi doğal zehir kaynaklarının yenmesi de zehirlenmeye yol açar.
Mikroorganizmalar. Yiyeceklere bulaşan mikroorganizmalar üç yolla hastalığa neden olurlar: Bunların birincisi sindirim sistemine bir stafilokok türünün girmesidir. Et, yumurta ve sütte yaygın olarak bulunan Salmonella typhimurium, besin zehirlenmelerinin yüzde 70'ini oluşturur. Besinlere bulaşan stafilokoklar, güçlü bir enterotoksin üreterek, çok sayıda mikroorganizmanın üremesine ve çok etkili bir toksinin üretilmesine uygun bir ortam oluşturabilirler. Ellerinde ya da yüzlerinde stafilokok püstülleri (irinli sivilce) bulunan ve elleriyle iş gören besin işçileri, başlıca mikrop taşıyıcılarıdır. Stafilokokların sindirim sistemine girmesi, mide-bağırsak enfeksiyonuna neden olur. Genellikle ivegen (akut) mide-bağırsak iltihabına yol açar. Tedavide özellikle, ishal nedeniyle sıvı ve elektrolit yitimini gidermek gerekir. Ölüme çok ender rastlanır.
Besin zehirlenmesine yol açan ikinci neden, sağlıksız koşullarda konservelenen besinlere Clostridium botulinum bakterisinin bulaşmasıdır. Bu bakteri konserve kutusunun ya da kavanozunun içindeki oksijensiz ortamda toksin üretebilir; bu toksinler de botülizme yol açar. Botülizm toksini, bağırsak enzimlerine dirençlidir; bağırsaktan emilince, kas işlevini düzenleyen bazı sinirleri felce uğratarak etki gösterir. En tehlikeli etkisi, solunum kaslarını zayıflatarak havasızlıktan boğulmaya yol açmasıdır. Ölüm olaylarının çoğu, toksinin bedene girmesinden sonraki ikinci gün ile dokuzuncu gün arasında görülür ve ölüm oranı % 65'e kadar çıkabilir. At plazmasından hazırlanan güçlü antitoksinler, hastada belirtiler ortaya çıkmadan önce kullanılırlarsa, etkili olurlar. Mide-bağırsak iltihabı belirtisi vermediği için botülizm, besin zehirlenmesi grubunun tipik olmayan bir türüdür.

Pişirilmeden yenilen sebzelerle ya da kaynatılmadan içilen suyla bulaşan Entamoeba histolytica adı verilen birhücreli asalak da besin zehirlenmesine yol açan ücüncü nedendir; özellikle yeni doğmuş bebeklerde görülür; ishal ve kusmayla belirti verir. Besinlerden bulaşan asalak, bağırsaklarda üreyerek yaralaşmalar oluşmasına, amibimsi hareketlerle dokulara girerek kan damarlarının aşınmasına yol açar. Mezenter (bağırsak askısı) damarları aşındığında, asalaklar karaciğere ulaşır ve karaciğer apsesine neden olurlar. İshal ve kusmayla yitirilen sıvı, özellikle bebekler ve çocuklarda ölümle sonuçlanabilir. Şok durumu söz konusuysa kan, serum ve sıvı desteğiyle yatak istirahati en iyi tedavi yoludur. Metaller. Kurşun, cıva gibi ağır metallerin bulaştığı besinlerin alınması da ivegen mide bulantısı, kusma ve ishale, uzun vadede de solunum ve sinir sistemi hastalıklarına yol açar. Belirtilerin ağırlığı besinle alınan metal dozuna, tahriş edici özelliğine ve hastanın beden direncine bağlıdır. Şok durumu kan, serum, sıvı desteğiyle ve yatak istirahatiyle tedavi edilir. Tedavide ayrıca, bu maddelerle birleşerek bedenden doğal yolla atılmalarını sağlayacak maddeler içeren ilaçlar kullanılır.
Doğal zehirler. Zehirli mantarlar, belirli dönemlerde zehir üreten kabuklu deniz hayvanları da besin zehirlenmesine yol açarlar. Mantar zehirlenmesinin başlıca belirtileri terleme, kramplar, ishal, zihin karışıklığı, bazen de çırpınma nöbetleridir. Hastalar genellikle 24 saat içinde iyileşirlerse de, zehirli mantar türlerinin çoğunun yol açtıkları zehirlenmelerde, ölüm oranı % 60'ın üstündedir.
Haziran-ekim ayları,arasında midyeler veistiridyeler sudan zehirli bir kamçılı hayvan türü alırlar; bu organizma, pişirilmeden sonra da yok olmayan bir toksin içerir. Midye ve istiridye besin zehirlenmesinin başlıca belirtileri mide bulantısı, kusma ve karın kramplarıdır; solunum yetmezliğine bağlı olarak ölüme yol açabilir.

Berilyum Elementi

Berilyum Elementi


Periyodik çizelgenin IIA grubunda yeralan kimyasal element. Toprak alkali metallerden biri olan berilyumun simgesi Be, atom sayısı 4, atom ağırlığı 9,0122, rengi çelik grisidir. Özellikle bir hafif metal için yüksek
olan ergime noktası (yaklaşık 1 278 °C) dışında, alüminyuma ve magnezyuma benzer. Kimyasal açıdan, iyon yapısında olmasından çok, ortak değerlik bağları bulunmasıyla, öbür toprak alkali metallerden ayrılır

Berilyum ElementiBerilyum ender elementlerdendir: Yerkabuğunda ancak % 0,0006 oranında bulunur. Zengin yatakları bulunmadığından, berilden elde edilir. Fransız kimyacısı Louis Nicolas Vaquelin tarafından 1798'de oksit halinde bulunmuş, 1828'de, birbirlerinden bağımsız olarak, Friedrich VVöhler ve Antoine Bussy tarafından elde edilmiştir.

Aliminyumdan daha hafif, ama daha sert, ergime noktası da yüksek bir element olan beril, metalürjide kullanılır. Ama alüminyumdan 200 kat pahalıya mal olması nedeniyle, kullanımı bilgisayar parçaları ve çay-roskop yapımı, uzay teknolojisi gibi birkaç özel alanla sınırlıdır.

En önemli berilyum alaşımı berilyumlu bakırdır (yüzde 4'ü Be); berilyum oksitin bakırla eritilmesi ve indirgeyici etmen olarak karbon kullanılmasıyla elde edilir. Berilyumlu bakır aşınmaya dirençli yaylarda, elektrik bağlantılarında (berilyumun iletkenliği bakırın iletkenliğinin yarısından daha azdır) ve sertliği nedeniyle, kıvılcım sıçramasını önleyen aletlerde kullanılır.

Berilyum üstün bir nötron yansıtıcısı ve yavaşlatıcısı olduğu için, nükleer reaktör teknolojisinde önemli bir elementtir. Bu özelliğinin yanı sıra sertliği ve ısıya karşı yüksek direnci nedeniyle nükleer yakıtlar için kaplama malzemesi olarak da kullanılır. Alfa ışınlarıyla bombardıman edilirse büyük ölçüde nötron açığa çıkar U932'de nötronlar, berilyumun bu yolla bombardımanı sırasında bulunmuştur).

En önemli berilyum bileşiği berilyum oksittir (BeO). Ana madde olarak seramik eşya ve özel tip camlar yapmada, floresan tüplerinde, nükleer reaktörlerde kullanılır. Berilyum ve bileşikleri son derece zehirlidirler: Toz parçacıklarının ya da buharının solunması, berilyoz adı verilen akciğer hastalığına yol açar.

29 Eylül 2014 Pazartesi

Ozon Tabakası

Ozon Tabakası


Ozon Tabakası dediğimiz oksijen üç(O3) değerlisidir.Bu O3 gazı zehirli bir gaz olup yaklaşık yerden 90 km uzaklıkta güneşten gelen zararlı ışınları engelleyerek filtre görevi yapar.Kalınlığı olarak uzmanlar 3 ile 4 cm demektedir.Zehirli bir gaz türüdür ama güneşten gelen zararlı ışınları engellemesi bizim için büyük bir işlemdir.Eğer ozon tabakası olmasaydı ve güneşten gelen zararlı ışınlar direk olarak yeryüzüne ulaşması demek yeryüzündeki bütün canlıların yani bitkilerin,bakterilerin veya aklınıza gelen bütün protein moleküllü bitkilerin molekülleri parçalanacaktı.Bu da demek oluyo ki hiç bir canlı yaşayamıyacaktı.
Hayat bazı eksikleri kabul etmez bunlardan biri de ozon tabakası diyebiliriz.
Dört buçuk milyar sene güneşin ısısı bizlerin hayatta kalmasını sağlamıştır.Ama ısısının zararlı mor ötesi ışınları yani ultraviyole ışınları tarafından koruyan ozon molekülleri ölümcül mor ötesi ışınları dışarıda tutarken güneşin hayat veren sıcaklığının geçmesine izin verirler.Ölümcül chlorofluorcarbonlar yani cfc ler olmasaydı bu sistem böyle devam edecekti.Chlorofluorcarbonlar klima,buzdolabı gibi ürünlerde soğutmayı sağlayan kimyasal maddedir.Cfc ler makinaların içerisinde kaldıkça güvenlidir.Ama bir kez havaya karışınca atmosferin en üst kısmına kadar ilerleyerek ozon tabakasına zarar verirler.Bu da ozon tabakasının incelerek delinmesine yani mor ötesi ışınlarının yeryüzüne ulaşmasına neden olur.
Mor ötesi ışınları yeryüzüne ulaştığında yukarıda bahsettiğim gibi bitkilerde ve bakterilerin protein moleküllerini yok etmesi ile birlikte insanlarda,ciltte kırışıklılık yaşlı gösterecek kadar,körlükle sonuçlanabilecek katarak ta neden olur ve insan vücudunun hastalıklara karşı direncini zayıflatırlar.Hatta ve hatta vücudumuz gelişirken özellikle küçük yaşta kişilerde kanser etkisi yaratabilirler.Bu ciddi bir iştir ama kendinizi korumanız için öncelikle güneş tam tepe noktasında iken gölge yerlerde bulunmalı,gözümüz için güneş gözlüğü ve cildimizin açık yerleri içinde güneş merhemi kullanabiliriz.Ama bunlarda hepsinden önce ozon tabakasını korumamız gerekmez mi?Yani cfc gazlı ürünlere dikkat etmeli hava ile karışmasına izin vermeden uzman eşliğinde yok edilmelidir.Ozon tabakasının deliklerinin onarılması demek onlarca yıl demektir.

22 Eylül 2014 Pazartesi

Facebook Komik Resimli Mesajlar

Facebook Komik Resimli Mesajlar

En komik facebook resimli,sözlü,anlamlı sözler burada.Okumaktan kendinizi almadığınız okudukça kahkalar attığınız,sevdiklerinize gönderebileceğiniz,size laf atanlara anlamlı mesaj atabileceğiniz resimli mesajlar.Arkadaşınızı,sevdiğinizi güldürüp kahkaya boğacak espirili,komik anlamlı sözler...
Kardeş payı hilmi resimleri

Uyku probleminin edeceği dua.

Sevdiğinizi güzellikle çağırıp gelmiyorsa atılacak mesaj!!!

Kızlar biraz düşünmeden hareket edebilirler ama erkekleri çabuk kandırabilirler.

Kızlar erkeklerin sadece kendisine ayıt olmasını isterler. 

Bir ruh çağırmak istiyorsanız işe yarayan bir ruh seçmelisiniz ama bu kadar da tembel olmamalı bir insan!

Hayatta kesinlikle doğru söyleyin.9 köyden kovarlar atasözü doğru ama kesinlikle bir gün doğru söylediğiniz anlaşılacak...

Bazıları hep etrafına bakar bir eş için ama yanına bakmak hiç aklına gelmez.

Hindistan ın anlamı inek demektir.Öyle bir şey olsa bende kendimi tutamam gülerim herhalde. 

Bazı huylar başkaları için can sıkıcı gelebilir ama huyunuzu siz belirlersiniz bunu bilin.

Hanımların bir çoğu maç sevmezler.Sevenleri de bilin ki eşlerini çok sevdiklerinden dolayı fedakarlıklarda bulunurlar ve katlanırlar.

Genellikle bu sözü annelerimiz söyler bir çoğunuza ama söylememek gerekmektedir şaka olsa bile.

Kız çocukları babalarına düşkün olurlar ama annelerini üzenlerin de burunlarını kopara bilirler dikkat etmek lazım babalar... 

Siz dilek dilerken parayı karıştırmamaya dikkat edin.

Bazıları saf insanları kandırıp dolandırır ama bilmez ki asıl saf kendisidir. 


Çocukları duaları tutar dikkatli olmak lazım.

Çocuklar korkularını belli eder,haykırmak ister ama nafile.

Hey gidi eski bayramlar.Temizlik konusunda fazla abartmamak gerekmektedir hanımlar.

Genelde hep böyle olur.

Siz yinede bakmayın bu mesaja karşılıklı elektrik alıyorsanız eğer basın nikahı.

Kadınlar genellikle küçük şeylerden hoşlanır doğru ama maddi değeri de büyük olması lazım. 

Bazen ekim ayı çok sert geçebilir hava durumuna bakmayın siz.

Arkadaşlık siteleri her zaman açık olursa birileri yanlış yorumlaya bilir bu kız arkadaşınız da olabilir.

Bu büyük bir söz birine söylerken muhakkak bir iki kere düşünüp söylenmelidir. 

Her şeyin bir zorluğu vardır ama ana gibi kutsal bir şey daha yoktur.

Tekmelemekte özgürsünüz...

Kolay değildir ama bir yakalanırsanız tokat 3 ile 4 olabilir.

Doğru söze ne söylenir ki.. 

Çok sabun yemişimdir bilirim.

Bu mesajı attığınız kişi korkmazsa en yakın polis merkezine başvurun ve koruma talep edin.

İnternet aleminde 18 diyene kanmamak lazım.

Bu mesajı görünce altına yazmaktan vazgeçtim.

Yedekte yok mu vardır senin?

Bunu genellikle dolmuş şoförleri yaparlar bir yerlerde boşluk olduğunu hissediyorlar mı nedir anlamadım. 

Bu mesajı birine atsan ne diyor bu diye düşünmekten sıyırır saten. 

Bazı kızlarımız evlenmeyi evcilik oynamak sanırlar. 

Güvenmemek lazım...

Bulundu dediğine bakmayın sünnetçi yi kandırıp yine kaçtı bulana bu sefer para ödülü var..

Her şeyi yerinde,zamanında ve yeterince almak en iyisi.

Uykumda bende açarım telefonu dikkat etmeden.


Yanlış manşet Hatçeeeeee 

Ninni bazen çocukların başını ağrıtabiliyor...

Allah bir yastıkta kocatsın diyecem ama olmayacak Allah bir yastıkta gençleştirsin

Kadınların bazı sevdikleri şeyler uyarsanız sizin için iyi olur.

Direk cami avlusuna bırakır arkama bile bakmam.

doğrudur...

Siz yine de doğal haline bırakın bence.

Bazen o laf size gelebilir dikkat edin

Böyle şakalar tehlikeli olabilir.

Yerim seni.

Bence sarı döver.

Susmak en iyisi ama siz bilirsiniz yine de.



Kızlar siz bunu aldırmayın bu konu erkekleri ilgilendiriyor bence 

Resimde ki benim annem mi ne


Doğru başkaları yiyeceğine siz yiyin.

Şekere dikkattt

Evlenecek bayanlara öneriler.

Tabi ki hayır. 

Başka amaçla da dürtebilir. 


Kırılanlara dikkat edin..



Matematik öğretmenlerinden uzak durun.