17 Eylül 2014 Çarşamba

Baş Ağrısı

Baş Ağrısı

Hemen herkesin baş ağrısı var diyebiliriz.Kimileri doktora koşar kimileri de kendi yöntemleri ile ağrı kesici alarak halletmeye çalışırlar.Aslında bu yaptığımız yanlış olduğunu biliriz ama bile bile uygularız.Baş ağrıları genelde üst bölgelerinde olabildiği gibi yüz kısımlarda da görülebilir.Baş ağrıları bir hastalığın nedeni olabildiği gibi kendi de hastalık olabilir.Bazen bir saat gibi kısa süren baş ağrıları bazen de haftalarca sürebilir.
Baş ağrıları çok çeşitlidir.Bunlardan bazıları;

Gerilim Baş Ağrısı

Gerilim baş ağrısı,insanlar stres yaptıkların da gerilirler buna belli kişilik özellikleri eklendiğinde yani bazı insanlar hayatı daha detaycı,sorunluluk alan,hayatı çok rahat algılamayan,çok rahat yaşamayan kişilikli insanlarda stresle birlikte gerilim baş ağrısı meydana gelir.
Bazı insanlar gerilim anında çevresine zarar verir yani bağırıp çağırarak rahatlamaya çalışırlar,bazıları da yaşadıkları stresi,öfkeyi  içlerine atarak kanser olabilirler.Ama daha çok gerilim baş ağrısında diş sıkma olayı görülür yani birine sinirlenip,öfkelendiğiniz de isteksiz olarak dişinizi sıkarsınız.Bu diş sıkma ile bütün kafa bölgesinin kaslarında spazma neden olur,çünkü dişimizi isteksiz ve sert bir şekilde sıktığımız için o kasları zorlarız ve spazm neden olur bu spazm da kafatasındaki saçlı bölgenin gerilmesine neden olur buda kafamızı sanki sıkıştırıyor gibi bir hisle birlikte gerilim baş ağrısına neden olur.Ülkemizde yapılan araştırmaya göre 12 ile 18 yaşlarda bu tür gerilim baş ağrılarının çok görüldüğü rastlanmıştır.Bunun nedeni özellikle lise çağında sınav stresi,ergenlik ile hormon değişikliği olduğu saplanmıştır.

Migren Baş Ağrısı

Migren genellikle baş ağrısı olarak bilinse de sadece baş ağrısı olmayan bulantı,kusma,bağırsak hareketleri ile sorunlar,görmede bozukluklar,gözün önünde ışıklı noktalar,bir tarafta güçsüzlük uyuşma hatta geçici felce kadar çok değişik hastalıkları içeren bir hastalıktır migren.
Migrenin özelliği ataklar halinde gelir ve kişi kendini kötü hisseder.Sadece baş ağrısından değildir bu kötülük;bunaltı genel vücutta yorgunluk hissi,ruh halinde değişiklik bulgular da eşlik eder bu ataklara,bu ataklar devam eder ve her şey sonra normale döner.Ataklar sırasında vücut alt üst olur ve sonrasında her şey normale döner.Migrenin en çok rastlanan grup genç kadınlardır.Nerdeyse 30 yaşındaki her üç kadında birinde migren vardır.Ama küçük çocuklar da ve erkeklerde de görülebilir.

Küme Baş Ağrısı

Daha çok erkeklerde görülen çok şiddetli bir ağrıdır ki hastayı intihara bile sürükleyebilecek kadar şiddetlidir.Genellikle göz veya alın bölgesinde görülen küme baş ağrısı,mevsimsel olarak çok rastlanır.O kadar şiddetlidir ki kişi yerinde duramaz.Gözünüzü oyuyormuş hissini kaptırabilen,gün içerisinde şiddetli ataklar halinde gelebilen ve aylarca devam edebilen bir hastalık türüdür küme baş ağrısı.Özellikle gece meydana gelen küme baş ağrısı gözde sulanma,kızarma,burun tıkanıklığı,burun akması gibi belirtiler gösterebilir.Ağrı bıçak gibi birden kaybolur ve kişi tamamen normale döner.

Adnan Menderes

Adnan Menderes
Adnan Menderes

Adnan Menderes Kimdir?

5 Ağustos 1946 tarihinde (46 seçimi) Demokrat parti bütün olanlara rağmen 62 milletvekili çıkararak bir patlama yapmış ve meclis de çok partili hayata geçmiştir. Resmi muhalefet sıralarında demokrat parti yerini almış oldu.Gündeminde ilk maddesi Cumhur başkanlığıydı.
Halk partisinin adayı milli şef İnönü iken demokrat partinin adayı Maraşal Fevzi Çakmak olmuştur.Oylama sonucunda milli şef İsmet İnönü yeniden Cumhur başkanı seçilmişti.Bu seçim sonunda milli şef sevinirken demokrat parti içerisinde huzursuzluklar baş göstermiştir.Bu huzursuzlukları Celal Bayar hemen müdahale eder ve bunları tasfiye eder.Ayrılanlar da Maraşal Fevzi Çakmak’ın liderliğinde kurdukları millet partisinde toplanırlar.Artık ülke yeni seçime doğru hızla ilerlemiştir.
1950 senelerinde ülke oldukça hareketli günler geçirmişti.Meclis seçimlerin yapılmasını istiyordu.İşte bu sıralarda eski başbakanlardan Recep Bekir’in ölüm haberi duyuldu meclisde.Olaysız geçmişti cenaze töreni ama milletin ikinci haberi Maraşal Fevzi Çakmak’ın ölümünü duymasızla olaylar başlamıştı.Bu olayların oluşmasıyla meclis de beyaz ihtilala adım adım adım gidiyordu.Millet sabırsızlıkla seçimi bekliyordu.
Her geçen gün CHP’in kan kaybederken demokrat parti ise kan tazeliyor ve her geçen gün güçleniyordu.
14 Mayıs 1950 sabahı 8 milyon seçmen oy için sandık başına geçti.Bu seçinde ilk gerçekleşerek gizli oy kullanılmıştı, yani her kez hür bir şekilde oy kullanmıştı.Bu seçimle 27 yıl iktidarda kalan iktidar parti CHP adeta çökmüştü.Demokrat parti ise 419 milletvekili ve % 53 oyla oy patlaması yaşamıştır.Millet ise ilk defa kendi isteğinin olması nedeniyle sevinç içerisindeydi.Ülke için yeni beyaz bir sayfa açılmıştı.
23 Mayıs 1950 Adnan Menderes ilk icraatını hemen 1932 yılında ezanı Türkçeye kanunu iptal etmekle başladı.Ezanın Arapça okunması bazılarını şok etmişti.Menderes ise bu tür kanunların üzerine gitmekte kararlıydı.Kararı meclis kabul etmişti ama o zamanın Cumhurbaşkanı Celal Bayar bunu onaylamıyordu.Onaylandığını anlayan Menderes tavrını sertçe koydu ve istifasını yazarak Mersin’e gitti.Sonuç olarak Menderes’in teklifini Bayar imzalamak zorunda kalmıştır.Menderes’de hemen geri dönmüştür.Ordu ise konuyu tartışmaya çoktan başlamıştı.İhtilal in ayak sesleri kışlalardan sokaklara kadar gelmekteydi artık.
Albay Talat Aydemir ihtilal günü olarak 29 Ekimi seçmişti.Törende devlet erkanı tutuklanacaktı.Demokrat parti seçimlerden galip çıkınca Aydemir’in planları suya düşer.Bu sefer devreye Faruk GÜVENTÜRK girer.İhtilal in fikirlerini de milli savunma bakanı Semih ERGİN’e açar.Bakana açık açık ihtilal in liderliğini teklif eder.Semih ERGİN   ‘Ben yokum ama isterseniz siz yapın’ der.Menderes ise bu hazırlığın haberini binbaşı Samet KUŞCU dan alır.Ama Menderes kararını verir ve dönüş yoktur,bunların cezasını verecekti.Dönüşü olmayan yollara ordu da çoktan girmişti.
Bütün bu olanlarda sonra 29 Nisan 1959 tarihinde Uşak’da milli şef İsmet İnönü 46 milletvekilini alarak yeni bir kurtuluş taaruzunu başlatmaya gelmiştir.Amaç bu defa demokrat partiyi yıpratmak ve ihtilal e zemin hazırlamaktı.Provakatörler ise yine her zaman olduğu gibi muhalefet saflarındaydılar.İnönü yü taşlayarak ve taşkınlıklar çıkararak, paşamız taşlanıyordu diye de bağrılıyor orduya davetiye gönderiliyordu.Bu arada da subaylar milli şef ile irtibata geçerek görüşmelerde bulunuyorlardı.
Ama ihtilal i kafasına koyanlar kendilerine bir lider arayışına çoktan girmişlerdi.Harekete geçerek arkadaşlarını kilit noktalara tayin etmişlerdi ve kilit noktalar ele geçirilmiş köşe başları tutulmuştu.İhtilal e yüzler dönmüştü artık.
18 Nisan 1960 tarihinde aldığı haberlerin doğruluğunu araştırmak ve ülkeyi bölmeye çalışan,ihtilal hazırlıklarını ortaya çıkarmak için Menderes tahkikat komisyonu kurar.
CHP liler bundan oldukça endişe ederler.En önemli açıklamayı ve orduya yeşil ışığı milli şef İnönü yakmıştı birkere.Milli şef  ‘Arkadaşlar şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır,bu yolda devam ederseniz ben de sizi kurtaramam’ der.Bu açıklama karşısında demokrat parti sert tepkiler gösterir.
28 Nisan 1960 tarihinde üniversite öğrencileri ayaklanır.Olayları dağıtmak için gelen orduya halk tezahürat da bulunur.Artık senaryoların taşları yavaş yavaş yerlerine oturuyordu.Halktan beklenen sempati görülmüştü.İhtilal ciler kendilerine lider bulmuşlardı, general  Cemal Madaroğlu.İşte bu hesaplar yapılırken tarihe 555K olarak geçen o meşhur miting.İşte o saatlerde Bayar ve Menderes havaalanı dan dönmekteydiler.Bir genç bağırır ve Menderes in yakasına yapışır.Menderes in ne istiyorsunuz sorusuna karşılık genç hürriyetimizi istiyoruz cevabını verir.Bunu üzerine Menderes gence dönüp evladım koskoca bir başbakanın yakasına sarılmışsın bundan daha iyi hürriyet olur mu der.Artık kim ne derse desin ihtilal bugün yarin kapıdaydı.Menderes e kendilerine bağlılıklarını bildiren genel kurmay başkanı ve 20 generalin sözleriyle rahattı.
Gece baskını için kışlalarda harekete geçilmişti.Kararları ise vermişlerdi,devlet bu devletten sürgün edilecekti.27 mayıs gece yarısı ihtilal yapılmış ordu kışlasından çıkmış ve Ankara’nın boş caddeleri tanklarla dolmuştu.
Başbakan menderes Eskişehir’deydi.Ankara’da bütün kilit noktalar ele geçirilmiş ve sıra radyoya gelmişti.Radyoda Alparslan Türkeş  ’Dün gece yarısında itibaren bütün Türkiye’de memleketin idaresini ordu ele almıştır,Bu hareket silahlı kuvvetimiz sayesinde kansız başarılmıştır’ demiştir.
Eskişehir’den Menderes Ankara’ya ulaşmaya çalışır ama nafile.
Askerler Çankaya’nın da etrafını sarar ve dönemin Cumhurbaşkanı Celal BAYAR’ a 45 dakika içerisinde teslim olması söylenir.Bayar bir an direnmeye karar verir ve cebindeki önce onlara sonra kendine doğrultur.Sabah saat 05:30 u gösterirken tüm general Burhanettin Uluç ‘un Çankaya köşküne girerek Cumhurbaşkanını alırlar.

Menderesi de Eskişehir’den Kütahya’ya giderken yakalarlar ve Ankara’ya getirirler.Artık sabah olmuş on yıllık iktidar devrilmiş,ülkenin ve başına siyaset yapma yasağı bulunan ve siyasetten uzak yaşaması gereken ordu geçmişti.Gazeteler ise gelene ağam gidene paşam çekiyorlardı.Dün Menderesi alkışlayan halk şimdide orduyu alkışlayarak şimdiye kadar nerdeydiniz diyordu.
İktilalin başına İzmir'den Cemal GÜRSEL getirilir.Cemal GÜRSEL'in ilk işi milli şefi aramak olur.
Cumhurbaşkanı,başbakan,bakanlar ve bütün demokrat partili milletvekilleri Yassı adaya çıkarılır.Süngülerle çıkarılan adaya kimse ne olacağını tahmin edemiyordu.Bunların kalbi sızlarken ihtilalciler bunlara bir isim bularak 'düşükler' demişlerdi.Ada komutanı ise yarbay Tarık GÜLYAY'dı.Bazı demokrat partililer daha önce cezalı erlerin kaldığı küçük ve küf kokan yerlere konurken Menderes,Bayar ve arkadaşları tek kişilik hücrelere konmuşlardı.Yarbay GÜRYAY odalara dinleme cihazlarını önceden yerleştirmiştir.Acılarını bile dile getirmeleri suç sayılıyordu.Hiç kimse ile görüştürmüyorlardı artık en büyük ceza olan yanlızlıkla baş başa kalmışlardı.
27 Mayıs ihtilali özel olarak hazırladığı mahkemede yargılanan ve 9 ay 27 gün süren bu mahkeme sonucunda aralarında Menderesin de bulunduğu 14 kişinin idamına,31 kişinin mühebbet hapsineve geri kalan 418 sanığında 6 ay ile 20 yıl arasında cezalandırılmasına karar verilmiştir.
17 Eylül 1961 de sağlık muayenesine götürüp saat 14:30 sıralarında dönemin başbakanı Adnan MENDERES'i idam etmişlerdir.

12 Eylül 2014 Cuma

Grip Nezle

Grip,Nezle

Grip Nezle


Grip,tıp dilinde influenza ile adlandırılan bir virüs ile oluşan,üst solunum yollarını tutan bir enfeksiyon hastalığıdır ve solunum yolu ile bulaşır.Belirtileri;baş ağrısı,aşırı yorgunluk,burun akıntısı ,hapşırık,kuru öksürük ve kas ağrılarıdır.Mide bulantısı ve kusma özellikle çocuklarda görülebilir.Ateş çoğu kez 38 derecenin üzerine çıkar.Bu belirtiler genellikle 2-3 günden sonra hafifler.

Grip ve nezle hastalığı 

Genellikle aynı kabul edilir lakin bu bir yanlış teoridir.Nezle veya soğuk algınlığı dediğimiz hastalık daha çok hapşırık,burun akıntısı,hafif bir kuru öksürük,hafif bir ateş görülebilen ayakta geçirilen bir hastalık türüdür.Lakin grip hastalığı yüksek ateş,ciddi kas ağrıları özellikle sırt ve bacak ağrıları olup,hastayı yatağa düşüren şiddetli bir hastalık türüdür.Yani bu açıklamadan kısaca şunu söyleyebiliriz ki grip hastalığı nezleye göre daha şiddetli ve kas ağrıları yapan bir hastalıktır.
Grip genelde bir hafta veya iki haftada geçen bir hastalıktır ama bazen çok ciddi sonuçlarla karılaşabiliniyor.Mesela solunum yolunu tutan bir virüs olduğu için hastanın seyri sırasında eğer solunum zorluğunda bir şiddetlenme var ise,ateş daha da şiddetleniyorsa,öksürüğe balgam ekleniyorsa burada bir akciğer enfeksiyonundan şüpelenebiliriz.Bu duruma virüsün kendiside neden olabilir yada bakteriler eklenerek de olabilir.Yatalak hastalarda bu durum ölüme kadar gidebiliyor.Bunun dışında kaslarda enfeksiyon yapabilir yada kalp de enfeksiyon yapabilir.
Grip yukarıda da dediğim gibi solunum yolu ile bulaşır genelde,yani hasta kişilerin öksürük,hapşırık yoluyla dışarıya bu virüsü damlacıklarıyla atarlar ve birkaç metre yakınındakilerde  hava yoluyla çok rahat bu hastalığa yakalanabiliyor.Bir diğer bulaşma yolu ise eşyalar ile bulaşabilir.Hasta kişinin kullandığı eşyaları ortak olarak kullanılması ile bulaşır.Mesela havlu,kapı kolları,hasta kişi hapşırdıktan sonra ellerini yıkamayarak biri ile tokalaşması ile de bulaşabilir.
Doktora gitmek yerine evde kendiliğimizden antibiyotik ilacı içerek geçirmeye çalışırız hastalığımızı.Öncelikle şunu söylemem gerekiyor ki başta da dediğim gibi bu bir virüs hastalığı antibiyotik ise bakterileri yok etmede kullanılır yani grip olunca doktorlar grip ilacının yanında birde antibiyotik yazarlar bunun nedeni hastalığa bakteriler eklenerek daha da şiddetlenmesini önlemektir.Kendi yöntemlerini kullanmak istiyorsanız bunu bol su içmek,kendinize izin vererek iki veya üç  gün olarak dinlenmek,beslenmenize dikkat ederek yapabilirsiniz.
Grip tarihte bir çok ciddi salgınlara neden olmuştur.Örneğin 1918 de 1. Dünya Savaşında İspanyol salgını olarak bilinen grip pek çok askeri öldürmüştür.Hatta bu sayı savaşta şehit düşenlerle eşdeğer diyebiliriz.Bunun dışında her yıl ayrıca mevsimsel salgın yapan bir virüs türüdür.Peki neden salgın yapar diye sorduğumuzda; virüs kendi yapısal özelliğinden dolayı sık değişikliğe uğruyan bir virüs türüdür yani üzerinde bulunan proteinlerde sık sık değişikler meydana gelir bu meydana gelen değişikler her sene farklı bir salgına neden olur ama yine  influenza virüsüdür.Ama bazen de çok büyük değişikler yapabiliyor o zaman da böyle milyonlarca kişinin ölümüne neden olunabiliyor.
Bazı virüslerin özelliği sadece insanlarda değil hayvanlarda da salgın yapabiliyor bunun örneğinini ülkemizde yakın zamanında görmüşüzdür ;kuş gribi,domuz gribi gibi.
Salgınlarla seyrediyor dedik yani bunlar sağlıklı kişilerin hasta olmasına neden oluyor,bu kişiler sağlıklı olduğu için çalışan kişiler oluyor buda dolayısıyla bir iş gücü kaybına neden oluyor.Yaklaşık her yıl Dünya’da 100 milyon kişinin bu hastalıktan etkilenecek olduğunu düşünecek olursak yılda ortalama 80 milyon iş gücü kaybına neden olduğu görülmüştür.

Gripten korunmak için genel önlemleri almak gerekir.Birinci önlem hasta kişinin başkasına bulaştırmamasına çalışmasındır,maske kullanabilir,ellerimizi sürekli yıkamak önemlidir,hasta kişi ile ortak eşyaları kullanmamalıyız,kapalı ortamların sık sık havalandırılmalı,sağlıklı kişilerinde el yıkamaya özen göstermesi gerekmektedir ve grip aşısını zamanın da olmaktır.

10 Eylül 2014 Çarşamba

Şeker Hastalığı



Şeker Hastalığı

Şeker Hastalığı


Yüksek tansiyon kadar sık görülen ve kontrol altına alınmadığı zaman benzer şekilde vücudunuza zarar veren bir başka hastalıkta diyabet yani şeker hastalığıdır.
Vücudumuzun işlevlerini yerine getirebilmesi için başlıca enerji kaynağı glikoz adı verilen bir tür şekerdir.Yediğimiz besinlerin tümü sindirim sistemimizde işlenerek glikoza dönüşür,kana geçer ve kandan hücrelere geçerek enerji olarak kullanılır.Glikozun hücreler tarafından kullanılamaması ve birikmesi sonucu kanda şeker düzeyleri yükselir.Bu durum diyabet yani şeker hastalığı olarak adlandırılır.Yükselmiş şeker düzeyleri özellikle damarlarda hasarlar oluşturur.Bazı kişiler şeker hastalığı gelişmesi açısındadır.Bunlar ailesinde şeker hastalığı bulunanlar,40 yaşının üzerindekiler,fazla kilolu olanlar,tansiyonu ve kan yağları yüksek olanlar ve 4 kg üzerinde bebek doğuran kadınlarda şeker hastalığı daha fazla görülür.
Şeker hastalığın belirtileri çok su içme,çok idrara çıkma,sık acıkma,aç kalındığında ellerde titreme,ter basması,çarpıntı, çabuk yorulma,yaraların geç kapanması ve sık infeksiyon geçirmesidir.Bu belirtilerin bir yada bir kaçı sizde varsa şeker hastalığı açısından risk altında olabilirsiniz.
Bir kişinin şeker hastalığı olup olmadığı açlık kan şekeri ölçülerek veya şeker yükleme testi yapılarak anlaşılır.Açlık kan şekeri 8 saat aç kaldıktan sonra sabah alınan kandaki şeker düzeyidir.Açlık kan şekerinin normal olması şeker dengesinin tamamen sağlıklı olduğunu göstermez.Bu nedenle yemekten 2 saat sonra ölçülen toplu kan şekerine de bakılması gerekir.Toplu kan şekeri ölçümü şeker yükleme testi ile yapılır.Şeker hastalarında kan şekerinin yüksek olması aynı yüksek kan basıncında olduğu gibi damarlarda hasara neden olur.Bu da kalbi,beyni,böbrekleri,gözleri yada bacakları besleyen damarları etkileyebilir.
Şeker Hastalığı
Şeker Hastalığı

Şeker hastalarında kalp hastalığı,kalp krizi veya felç geçirme riski yüksektir.Böbrek hasarı sonucu diyalize kadar giden böbrek yetmezliği gelişebilir.Gözlerde gelişen hasar sonucu bulanık yada az görme veya körlük meydana gelebilir.Şeker hastalığında sinirlerde de hasar görülür.Sinir hasarı el ve ayak parmaklarında,kollarda veya bacaklarda uyuşmaya,karıncalanmaya,halsizliğe ve yanma hissine neden olabilir.Sinir hasarı dikkat edilmeyen yaralar veya iltihap sonucu özellikle ayaklarda ciddi yaraları ortaya çıkarabilir.Bu yaralar ayağın yakut bacağın kesilmesine kadar çok önemli sonuçlar doğurabilir.
Şeker hastalığına bağlı oluşabilecek hasarları geciktirmek için öncelikle açlık ve tokluk kan şekeri ve bununla birlikte doktorunuzun ölçtüreceği Hemoglobin A1C laboratuvar değerinin kontrol altında tutulması gerekir.Bunun için kan şekerinizi sık sık ölçmelisiniz.Ayrıca doktorunuzun verdiği beslenme önerilerine uymalı,ideal kilonuzda kalmaya dikkat etmeli,spor yapmalı,ilaçlarınızı düzenli olarak kullanmalı,ayak bakımına dikkat etmeli,düzenli olarak göz muayenenizi yaptırmalı,kalbinizi ve tansiyonuz u düzenli olarak kontrol ettirmelisiniz.
Yüksek tansiyon ve şeker hastalığı ömür boyu devam eden hastalıklardır,ancak yaşam şeklinde yapacağınız değişikler ve ilaç tedavisi ile bu hastalıkların vücudunuzda yapacağı hasarları geciktirebilir,hatta önleyebilirsiniz.

Unutmayım sağlıklı bir yaşam sizin elinizde…

8 Eylül 2014 Pazartesi

Tuzun Tarihçesi

Tuzun Tarihçesi

Tuz;kokusuz,suda eriyen,yiyecekleri korumada ve tatlandırmada kullanılan billursu bir maddedir.Bu tabiî ki sözlüklerde anlatılan anlamıdır.Ancak tuza verilen önem ve tuzun tarihte oynadığı rol bu kadar kısa değildir.İnsan oğlunu peşinden koşturan bu billursu madde siyasi ve askeri gelişmeyi dahi etkilemiştir.Tuz uğruna savaşlar yapılan bir değerdir.Hatta tarihte bazı toplumlarda asker maaşları tuz olarak ödendiği bile görülmüştür.Romalılar Kartacalıları malub ettikten sonra kökü kurusun,bir daha ekin yetişmesin diye toprakları tuzlamışlardır.Tuzun siyasi tarihte oynadığı  en belirgin örneği 20.yy da Hindistan’da yaşanmıştır.Magmagandi İngilizlerin getirdiği tuz vergisine karşı başlattığı yürüyüşte sivil direnişin ve özgürlük mücadelenin sembolü oldu.
Omerus’un kutsal madde olarak tanımladığı tuz insanlık tarihinde çok önemli bir yer tutar.Eski çağdan beri kullanılan tuz ismi Orta Asya dan atalarımızla birlikte gelmiştir.Antik Roma’da,eski Mısır’da,Orta çağda ve günümüzde tuz gerek ekonomik gerekse gastronomik açısından bütün insan oğlunu kendisine çekmiştir.Tuz kaynakları katı ve sıvı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.Tuz sıvı halde denizlerde tuzlu su kaynaklarında,katı halde ise kaya tuzu şeklinde bulunmaktadır.
Modern yöntemlerin dışında üç çeşit tuz elde edebilirsiniz.Birincisi deniz kenarına ufak bir havuz oluşturulur ve deniz suyunu güneş ışığında buğarlaşmaya bırakılır daha sonra ana çözelti başka bir havuza alınır ve orada suyun yoğunluğu buğarlaştırılır.Diğer yöntemler ise tuz göllerinden veya kayaşlar halinde bulunan tuz kayalarından elde edilmektedir.
Her millet tuzu kendi atalarına keşfettirir.Bir rivayete ise tuz peygamber tarafından bulunmuştur.İbrahim peygamber kabeyi yaptığında cenabı hakkın kendisine fakirlere izzeti ikramda bulunmasını istediğine dahil bir söylemi duyuluyor,bunu nasıl yapacağını sorması üzerine kabenin etrafındaki kumları değişik yerlere saç diye buyurduğunu ifade ediyor.Bunun üzerine İbrahim peygamberde kabenin etrafındaki toprakları değişik yerlere saçıyor ve bundan tuzun oluştuğu rivayet edilmektedir.
Türklerin tuzun efsanesine gelince Türklerin atası Türkün oğlu tutuk Hakan geyik avına çıkar.Vurduğu geyiği parçalamış ve götürürken etin bir parçası yere düşer,zayi olmasın diye yere düşen parçayı alıp yediğinde etin tadının değiştiğini ve lezzetlendiğini fark eder.Meğer orası tuzlu bir yermiş ve böylece tuzu keşfetmiş olmuş.Tutuk Hakan bundan sonra herkese eti tuzlu yemelerini emreder.
Altay Türklerinde tuza gitmek ölüme gitmekle eşdeğerdi.Çünkü tuz alabilmek için çok uzak diyarlara gitmek gerekiyordu ve bu yolculuktan da pek az kimse sağ olarak dönebiliyorlardı.Bu nedenle Altay dilinde ölüm tuza gitmek ifadesi ile anlatılır hale gelmiştir.
Selçuklular zamanında tuz altın ve gümüş gibi bir mübadele aracıydı.Yani para terine geçiyordu.Yine Selçuklu döneminde tuzun ve tuzlu besinlerin kontrolü çok önemliydi.Selçuklu döneminden orta çağ İslam Türk tarihine gelmeye başladığımızda doğal olarak Türkistan’dan Mısır’a kadar Türklerin idaresinde olan bu ülkede İslam kültür öğeleri ile de bezenmiş olan yeni unsurlarda ortaya çıkmıştır.Burada bir hispe teşkilatı vadır bu hispe teşkilatı beledi işleri gören,orta çağ da gıda maddelerinin üretimini,tüketimini,lokantacılık sektörünü denetleyen bir kurumdur.Bildiğimiz üzere mayasız yapılan ekmek hileli sayılır çünkü mayasız ekmek gramajı ağır gelir.Buradan yola çıkarak tıpkı diyor mayasız hamur hileli sayılıyorsa tuzsuz yapılan ekmekte gramajı ağır geleceği için hileli sayılıyor ve yasaklanıyor.Ayrıca bir nevi dezenfekte edici bakliyatın saklanmasındaki rolü gibi yine mikroorganizmaları öldüren yapısı dolayısıyla bu kurum kebapçıların,balıkçıların,kasapların akşam dükkanlarını boşaltırlarken yani kapatırlarken tezgahların üzerini temizlerken kedi,köpek yalamasın mikroorganizmalar üremesin diye bolca öğütülmüş tuz serpmelerini emrederlerdi.

Osmanlı coğrafyası tuz kaynakları bakımından zengindi,bir çok bölgede tuz üretilmekte ve bu kanalla hazine büyük gelir elde etmekteydi.Osmanlı imparatorluğu da  tuzun insan hayatında rolünü bildiği için özellikle tuzun bol miktarda piyasada yer almasını ve ucuz olmasını sağlamaya çalışmıştır.Politika olarak ta tuzun üretildiği yerlerde tüketilmesini esas almıştır.Tuzlalarda genellikle azınlıkların çalıştığını Rumların ve birazda Ermenilerin çalıştığını görülmekteydi o zamanlar.Bunun sebebi genellikle tuzlalar kış ayında açılması yani ekim ayından sonra nisan ayına kadar falan sürüyor .Bu tuzlalarda çalışanların maaşları yüksek olması ama Müslümanların pek önem vermemesi tuzlalarda çalışanların gayri müslümlerdir.Tuz işletmesinde önemli gelir elde eden Osmanlı devleti bu gelire göz dikenlerle mücadele etmek zorunda kaldı.Genellik le tuz kaçağı bir yerden bir yere nakledilirken kaçırılıyordu.Bu tuz kaçıranlara ceza olarak kaçırılan tuzun iki katı bedel alınıyordu.

Türk kültüründe tuz ekmek gibi kutsal kabul edilir.Et kokmaya yüz tutarsa tuzla islah edilebilir fakat tuz kokmaya yüz tutarsa çağresi bulunmaz.Yani bir yandan tuz gıda maddesi muhafazasında dezenfekten işleminde mühim bir madde ama onun ötesinde tuzun bozulacak son şey olduğunu belirtmek istiyor.

Blogger Seo Uyumlu Makale Yazma

Blogger Seo Uyumlu Makale Yazma

Blogger Seo Uyumlu Makale
Blogger Seo Uyumlu Makale

Merhaba arkadaşlar bilgedayi olarak bugün sizlere bloggerde seo uyumlu makale yazmanın inceliklerinden bahsetmek istiyorum.

1.Blogger Konu Başlıklarında Türkçe Karakter Kullanmayın

-Blogger sitemizde konu başlıklarını yazarken mutlaka Türkçe karekter kullanmamalıyız.Örnek verecek olursak Sigaranın Zararları konumuz olsun.Biz Sigaranın Zararları ile ilgilli bilgiler paylaşmak istiyoruz.
Başlık kısmımıza Türkçe karakter kullanmadan şöyle yazmalıyız;Sigaranin Zararlari.
Hemen örnek vererek anlatalım.
İlk konu başlığımızı yazdığımızda Türkçe karakter kullanmadan aşagıdaki resimde olduğu gibi yazıyoruz,Güncelle veya kaydet butonuna basıyoruz ve yazdıgımız başlık Sigaranin Zararlari şeklinde kaydediliyor.
Blogger Seo Uyumlu Makale
Blogger Seo Uyumlu Makale
Yazımızın başlığını Türkçe karakter kullanmadan kaydediyoruz ve daha sonra tekrar konu başlığımızı Türkçe karaktere çeviriyoruz.

Blogger Seo Uyumlu Makale
Blogger Seo Uyumlu Makale

Konu başlıgımızı Türkçe yapmamızın sebebinden bahsedelim.İlk yazdıgımız gibi konumuzu Türkçe karakter ile yazsaydık Türkçe karakterler adres satırında görünmeyecekti aşagıdaki resim gibi olcaktı.Türkçe karakterler çıkmayacak doğal olarak google sitemizi indexlemesinde sorunlar ortaya çıkacaktı.

bilgedayi.blogspot.com.tr/2014/09/sigarann-zararlar.html

Blogger Turkce
Turkce Olmayan Başlık

Türkçe karaktere çevrilmiş konu başlığımızda ise durumu şu şekilde özetleyebiliriz.
bilgedayi.blogspot.com.tr/2014/09/sigaranin-zararlari.html

Türkçeye çevrilmiş Başlık
Türkçeye çevrilmiş Başlık
Bloggerde Türkçe karakter kullanmayın konumuzu resimlerde daha açıklayıcı hale geldigini düşünüyorum.Şimdi geçelim Bloggerde seo uyumlu makale kounumuzun 2.maddesine.

2-Blogger Seo Konu Başlıklarında H Tagı (Headings) Kulanın


Bloggerde konumuzu yazarken konu başlıklarında yazımızı seçip başlık olarak belirmekte fayda vardır.Aşagıdaki resimde olduğu gibi başlığımızı seçip Başlık olarak belirtiyoruz.Böylece bloggerde Heading tagı olan <h2> tagını başlığımıza vermiş oluyoruz.Seo açısından oldukça önemli olan heading tagları konumuzun içerigimizin önemine göre Başlık - Alt Başlık şeklinde seçerek vurgu yapabilir ve arama motorlarının dikkatini çekip üst sıralara çıkabiliriz.

Blogger Başlık Seo
Blogger Başlık Seo

3-Bloggerde  Resimleri Seo Uyumlu Hale Getirme

- Bu dersimizde blogger konularımıza eklediğimiz resimlerimizi seo uyumlu hale getirmekten bahsedelim.Google botları ve arama motorları sitemizdeki resimleri göremezler ancak ekledigimiz alt başlıklarla resimlerimizin hangi konuyu anlatmak istedigini google botlarına ve arama motorlarına söyleyebiliriz.Yazdıgımız bir konuya herhangi bir resmi ekleyelim blogger varsayılanına göre Bağla sekmesinin yanındaki icon ile resimlerimizi ekliyoruz.Eklediğimiz resmimizin üzerine bir kere tıklıyoruz , aşagıdaki şekilde olduğu gibi resim seçili hale gelcektir.

Blogger resim seo
Blogger resim seo

İşeretlemiş olduğum 1 ve 2 numaralı kısımlardan resimlerimizin hangi içerik ile ilgili oldugunu kısa bir yazı ile yazıyoruz.Örnegin bilgedayı olarak yukarıdaki resimde başlık ve özellikler kısmına Blogger resim seo diye yazdım.

Şimdilik bu kadar ilerleyen zamanlarda Blogger ve Seo konusunda paylaşımlarımız devam edecektir.

Sigaranın Zararları

Sigaranın Zararları

Sigaranın Zararları
Sigaranın Zararları
Sigara bundan yaklaşık 5700 yıl öncesi tarihine kadar dayanmaktadır. O yıllarda resmi ve dini törenlerde,büyü yapımında kullanılmaktaydı.Daha sonra Amerikalıların tütün yaprağına sarıp içmeleri ile devam edip günümüze kadar içicilerin özenti ile çoğalmasına neden olmuştur.
1492 yılında Kristof Kolomb'un Amerikayı keşfinden sonra,Avrupa ve Amerika arasındaki köprüler atılınca Avrupa kıtasına yayılmaya başlıyor ve en önemlisi bu işin bir ticari hale gelmesini Fransızlar başlatıyor.Çünkü Fransa'nın Portekiz büyük elçisi Jean NİCOT o zamanlar bu tütün yaprağını,sigarayı Fransa kraliçesine başı ağrıdığından dolayı getiriyor ve Fransa kraliçesi bu tütünü içince baş ağrısı geçiyor.Fransa kraliçesi tarafından Jean NİCOT ödüllendiriliyor.Daha sonra Fransızlar bunu ticarete döküyor.Sigaranın zararı olan nikotinde Jean NİCOT'un soy isminden gelmektedir.Daha sonra sonra tütün sarma makinaları icat ediliyor.Sonra Osmanlıya geçiyor bu alışkanlık.Osmanlının içindeki Rumlarda bunu tam bir ticaret haline getirerek Afrika'ya satmaya başlıyor ve iş çok büyük bir piyasaya yayılıyor.Tabi o zamanlar bunun sağlığa zararlı olduğu,bunun kötü bir şey olmadığını düşünerek gittikçe yayılıyor ve ticaret haline geliyor.
1960 lı yıllarda sigaranın zararlı olduğu anlaşılıyor yasaklamalar ve kısıtlamalar başlıyor.Dolayısı ile bu kadar geç fark edildiği için Dünya genelinde yayılıyor ve öldürücü hale geliyor.
Dünya üzerinde yaklaşık olarak 1 milyar insan sigara bağımlısı.Dünya'da her sene 5 milyon insanın sigaradan öldüğü,bu ülkemizde de yaklaşık olarak 100 ila 150 bin insan olduğunu biliyoruz.Bunu bile bile kendimizi kandırarak sigarayı bırakmamız imkansız geliyor.Aslında çok kolay yolu var sigarayı bırakmanın,Öncelikle kafamızda psikolojik olarak bitirmeliyiz yani kendimize ben bunu bir daha içemeyeceğim,bana ve çevreme zarar veriyor demeliyiz.İrademize sahip çıkıp kendimizi bir kaç gün tutarsak hiç bir ilaç,yöntem kullanmadan sigaradan kurtulabiliriz ve sağlıklı bir şekilde yaşarız.

Sigaranın zararları;
Sigaranın Zararları
Sigaranın Zararları


  • Öncelikle hepimizin bildiği gibi kanser yapıcı zehirlere sahip olması.
  • Kilo kaybına neden olur.
  • Sigara kullanan kişilerde akciğer işleyişi bozulur ve kolay enfeksiyon kapıp hastalanmamıza neden olur.
  • Sigara içerisinde bulunan karbonmonoksit kandaki oksijeni yok eder ve bu da damarların kolestrol depolamasına yani kalp krizi riskinin artmasına neden olur.
  • Yemek borusu ve mide ülserine neden olur.
  • Ağız kokusuna ve diş sağlığında ciddi bozukluklara neden olur.
  • Beyin hücrelerini zarar görmesine ve bu sebepten dolayı Alzheimer dediğimiz unutkanlık hastalığına neden olur.
  • Burnumuzun koku almasını zayıflatır.
  • Gözlerimizde katarak oluşmasına neden olur.
  • Bayanlarda rahim ve yumurtalıklarına zarar verir.
  • Erkeklerde iktidarsızlık,ereksiyonda azalma gibi etkileri görülür.
  • Yorgunluk hissi verir
  • Sigara içenlerde stres ve uykusuzluk görülür.
  • Şeker hastalığına neden olur.
  • Deri sarkmasına ve bozulmasına hatta sigara kullanan kişilerin yaralarının zor iyileştiği görülmüştür.
  • Baş ağrısı yapar.
En başta da bahsettiğim gibi sigara Amerika'da icat edilmiş ama git gide sigara kullanımı azalıyor.Hatta Dünya üzerinde bir azalma var.Lakin bizim ülkemizde tam tersine azalma yerine kullanmada çok talep var ve git gide artıyor.ABD tarım bakanlığına göre Dünya üzerinde sigara tüketimi yaklaşık % 4.12 bir oranla azalma görülmüştür.Ülkemizde ise sigara kullanımı yaklaşık % 58.12 bir artış görülmüştür.
Sağlıklı,mutlu huzurlu bir yaşam için sigarasız bir TÜRKİYE.

Ev Baklavası

Ev Baklavası

Ev Baklavası


Öncelikle Baklavanın hamurunu hazırlamak için;

  • 5 su bardağı un
  • Yarım çay bardağından biraz az sıvı yağ
  • 1 adet yumurta
  • 2 çay bardağı yoğurt
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 yemek kaşığı sirke
  • Yarım çay kaşığı tuz
  • 1.5 litre su
  • 3 kg şeker
  • Çeyrek parça limon


Malzemeleri kolayca karıştırıp yoğuracağınız bir kapa koyun.Orta sert bir hamur elde edene kadar  hamurunuzu yoğurun.Yoğurma işlemi bittiğinde hamurun ele yapışmamasına ve çok fazla yumuşak olmamasına dikkat ediniz.Yoğurduğumuz hamuru 15 ila 20 dakika arası dinlenmeye bırakıp bu arada da  şerbetimizi hazırlayabiliriz.
Şerbet için malzemeler;
  • 1.5 litre su
  • 3 kg şeker
  • Çeyrek parça limon

Öncelikle 1.5 litre suyumuzu tenceremize boşaltıyoruz .Sonra 3 kg şekerimizi suyumuzun içine boşaltıyoruz.En son olarak ta çeyrek parça limonumuzu tamamiyle şekerli suyumuzun içine atıyoruz.Şekerimiz iyice eriyene kadar kısık ateşte karıştırıyoruz.Şerbetimiz kaynayınca içine atmış olduğumuz limonu alabilirsiniz.
Ev Baklavası

Sıra hamurumuzu açıp bezelere ayıralım.Önce hamurunuzu rulo şekline getirip üç eşit parçaya bölün.Bu böldüğünüz üç eşit parçayı her bir parçasını bu işlemden geçirerek on altı parçaya bölün.Yani anlıyacağınız toplam 48 parça hamurumuz olacaktır.Kestiğimiz bezeleri yuvarlayın.Bezelerimiz yetişkin bir ceviz parçasından biraz küçük olmalı.Hepsini yani 48 parça bezeyi yuvarlama işleminden geçirdikten sonra ilk yuvarladığımız bezeden başlayarak sona doğru yani son yuvarladığımız bezeye doğru açalım.Bu kadar küçük parçaları nasıl açacağız derseniz oklava yerine merdane yardımı ile daha iyi açabiliriz.Hamurumuzu kolay açabilmek için nişasta ile az biraz un karışımı lazım.Hamurumuzu bol nişasta ile az un yardımı ile tatlı tabağı büyüklüğünde açarız ve bir köşeye koyarız daha sonrada üzerine bol nişasta ve az un karışımından serperiz.Bezeleri toplamını üç eşit parçaya bölerek üst üste koyalım. Daha sonra bu üst üste koyduğumuz tatlı tabağı büyüklüğündeki hamurları merdane yardımı ile açmaya başlarız.Açmaya devam ederken hamurumuzu alt üst ederek çevirirsek bütün parçalar eşit bir şekilde açılmış olur.Hamurumuzu tepsi büyüklüğüne gelene kadar açın.Tepsi büyüklüğüne gelen hamurumuzu tepsiye yerleştirin ve üzerine cevizinizi serpin bu işlemi diğer açtığınız 2.bölüm hamurunu  tepsinize koyduktan sonra cevizinizi tekrar serpin.Ve son olarak ta son parça açtığınız bezeleri  tepsinize koyun.Tepsinizdeki hamurunuzu keskin bir bıçak yardımı ile nasıl kesmek isterseniz kesin.Baklavanızın üzerine yetecek şekilde bu 250 gram civarı olabilir yani göz kararı tereyağınızı eriterek  üzerine sürün.Tereyağınızı eritme esnasında köpükçükler çıkacaktır bunları kaşık yardımı ile alarak atmalısınız çünkü baklava üzerinde yanık gibi renkler oluşturur.Ayrıca hamurun tereyağınızı çekmesi için dökülürken tereyağınızın kızgın olmasına dikkat edin.Daha sonra baklavamızı 180 ile 200 derece sıcaklıktaki fırınımızda üzeri kızarana kadar pişirin.En son olarak fırından çıkardığınız baklavanızı biraz soğumaya bırakın ve şerbetinizle buluşturun.Herkese afiyet olsun… 

6 Eylül 2014 Cumartesi

Blogger Seo Ayarları Blogspot

Blogger Seo Ayarları


Blogspot seo ayarlari
Blogger Seo Ayarlari

Blogger seo yapmak zahmetli ve zordur.Kodları anlamadan bilinçsizce yapılandırma sitenize faydadan çok zarar verecektir.Bilgedayi sizler için blogger seo ayarlarını kolay yoldan nasıl yapılacağını anlatıyor.Hadi Başlayalım:
Blogger sitemize giren kullanıcılar sitemizin başlık kısmında ilk önce orijinal hali olan
BloggerBaşlığı Konubaşlığı  şeklinde görüyor biz bunu seoya  uygun olarak yaparsak şu şekilde olması gerekir  Konuismi BloggerBaşlığı şimdi bu Blogger başlık ayarını yapabilmek için öncelikle
Temamızın Şablon Düzenle kısmına giriyoruz Ctrl + F yardımı ile aşağıdaki kodu buluyoruz.
Bul
<title><data:blog.pageTitle/></title>
Degiştir
<b:if cond='data:blog.pageType == "index"'>
<title><data:blog.title/></title>
<b:else/>
<title><data:blog.pageName/> - <data:blog.title/></title></b:if>
Şablonumuzu kaydediyoruz işlem tamamlandı.Artık Google bloğumuzu şu şekilde görecek
Konuismi BloggerBaşlığı yani Blogger seo ayarları – Bilgedayi şeklinde.

Blogspot sitemizde 2.adım olarak meta ayarlarımızı ayarlamamız gerekir.Meta ayarları Google ve sitemiz için olmazsa olmaz ayarlardan birisidir,Google botları blogspot sitenizi inceler siteniz hakkında bilgi sahibi olur içeriğinizin hangi konu ile alakalı olduğu anlar.
Temamızın Şablon Düzenle kısmına giriyoruz Ctrl + F yardımı ile aşağıdaki kodu buluyoruz.
Bul
<b:include data='blog' name='all-head-content'/>
Altına Ekle
<meta content='Blogunuz hakkında açıklama' name='description'/>
<meta content='Blogunuzun ,anahtar ,kelimeleri ,aralarına, vürgül, koyarak' name='keywords'/>
<meta content='Blogger yazarının adı Ornek bilgedayi' name='author'/>
Blogspot meta ayarlarımızıda yapılandırdık,artık blogger sitemiz için ilk seo adımını atmış olmaktayız.

Blogger Seo Ayarlari
Blogger Seo Ayarlari

2 Eylül 2014 Salı

Kalbin İç Yapısı 4

KALBİN VENLERİ(VENAE CORDIS)

Üç grupta toplanır.

Sinus coronarius

Yaklaşık 2-3 cm uzunluğunda olup,sulcus coronarius’un arka bölümünde,soldan sağ doğru seyreder.Kalbin venöz kanını büyük bölümü (yaklaşık % 75) taşır.Sağ ventrikül’ün ön bölgesinin küçük bölümü,her iki atriyum’un küçük bölümleri ve sol ventrikül’ün küçük bir bölümü hariç,tüm kalpte venöz kanı sağ atriyum’a getirir.
Ostium sinus coronariidenilen ağzı,sağ atriyum’un arka duvarında,ostium venae cavae inferioris ile ostium atrioventriculare dextrum arasındadır.Ostium’da,valvula sinus coronarii(Thebesian kapağı) denilen bir semilunar kapakçık bulunur.

Sinus coronarius’a açılan venler

v.cardiaca manga(v.cordis manga,v. İnterventricularis anterior);en büyük kalp venidir.Apex cordis’te başlar.Sol koroner arterin dalı olan r.interventricularis anterior’la birlikte,sulcus interventricularis anterior’da yukarıya doğru seyreder.Sulcus coronarius’ta ramus circumflexus’a eşlik eder.Sinus coronarius’a sol ucundan açılır.Sinus coronarius’a açılan en büyük vendir.
v.cardiaca parva(v.cordis parva);sağ atriyum ile sağ ventrikül arasında,sulcuscoronarius’un arka bölümünde,a.coronaria dextraile birlikte seyreder.Sinus coronarius’a sağ ucundan açılır.
v.cardiaca nedia((v.cordis media,v. İnterventricularis posterior);apex cordis’te başlar.Sağ koroner arterin dalı olan ramus interventtricularis posterior’la birlikte,sulcus interventricularis posterior’da yukarıya doğru seyreder.Sinus coronarius’a sağ ucundan açılır.
v(v).ventriculi sinistri posterior(es);sol ventrikül’ün diyafragmatik yüzünün venöz kanını taşır.
v.obliqua atrii sinistri (Marshall veni);sol atriyum’un arka yüzünde aşağı doğru seyreder.Venin yukarıya doğru devamı olan fibröz yapıdaki ligament,v.cardinalis communis sinistra’nın (Cuvier’in sol kanalı)kalıntısıdır.Ligament,seröz perikardiyum’da plica venae cavae sinistrae denilen bir plika oluşturur.

Vv.cardiacae minimae (vv.cordis minimae,Thebesian venleri)

En fazla sağ atriyum’a olmak üzere tüm kalp boşluklarına açılır.Miyokardiyum’daki kapiller yataktan başlarlar.Kalp boşluklarında miyokardiyum’a kan taşıdıklarından,miyokardiyum’un kollateral sirkülasyonunda önemlidirler.

V(v).ventriculi dextri anterior(es)

(vv.cardiacae anterriores,vv.cordis anteriores)

Sağ ventrikül’ün ön bölümü drene eden bu venler,direk olarak sağ atriyum’a açılırlar.

KALBİN İÇ YAPISI 5

1 Eylül 2014 Pazartesi

Başarıya Giden Yol

Başarıya Giden Yol

Başarıya Giden Yol

Başarı dediğimizde ne anlarız?Her hangi bir işte takdir edilmesi,övülmesi,konuşulması demek kişinin o işte başarıyı elde etmiş demektir.Aslında başarı bir kişinin tek başına yapabileceği bir iş değildir.Muhakkak birileri de vardır işin içinde.Yani başarıyı birilerini kötüleyerek,birilerinin üstüne basarak elde ettiyseniz korkun.Çünkü bu bir başarı değil geçici bir sevinç dir.
Başarıyı yakalamak liderlik koltuğuna tek başına oturmak değildir.Başarı dediğimiz bir işi planlı bir şekilde birilerini yönetmek ve o kişilerinin de başarıda bir paylarının olduğunu onlara hissettirmektir.Eğer pintilik yapar bu işi ben yaptım ben başarılı oldum diye düşünürseniz muhakkak kaybedeceğinizi bilmelisiniz.
Başka insanlardaki başarı tohumlarını bulabilmek;kararlılık,azim,ve başka insanlara odaklanabilme arzusunu gerektirir.Karşınızdaki insanın,becerilerine,mizacına,tutkularına,başarılarına,mutluluk kaynaklarına ve imkanlarına dikkatle bakmalısınız.Bu tohumu bulmanızın ardından,cesaret vererek onları gübrelemeniz ve sulamanız gerekir.Bunu yaparsanız,karşınızdaki kişi gözlerinizin önünde çiçek açıp size meyvesini verecektir.
Sıradan bir insan,başarı kavramından sizin anladığınızı anlamayabilir.Yani amacınızı bilmeyi,kendinizi geliştirerek potansiyelinizin zirvesine ulaşmayı ve iyilik tohumları ekmeyi.Sıradan insanın amaçları,bir hedefe ulaşmak veya komşusundan daha çok mal sahibi olmaktır.Oysa siz,başarının bir yolculuk olduğunu bilen biri olarak,elinizdekileri en iyi şekilde değerlendirmeye çalışırsınız.
Kimileri,’başarılı olabilirdim’ diye düşünürler.Benim böyle bir fırsatım olmadı.Zengin bir ailem,en iyi okullara gidecek param yoktu.Başarıyı,elimizdekileri nasıl kullandığımızla ölçersek,böyle şeylere boş yere üzülmeyiz.Elimizdekileri değerlendirmenin en önemli boyutlarından birisi de insanlara yardım etmektir.Değerinizin gerçek ölçütü,başarınızın başkalarına sağladığı yarardır.
İnsanların,çevrelerindeki diğer insanları yetiştirememelerinin bir nedeni de,bunu nasıl yapacaklarını bilmemeleri olabilir.İnsanları yetiştirmek,okulda öğretilen bir şey değildir.Eğitim fakültesinde okumuş olsanız bile,bilgilerinizi bir gruba aktarmak üzere eğitim almışsınızdır.Tek bir insana eğitmek ve onun hayatına katkıda bulunarak,daha üst düzeylere yükselmesini sağlamak üzere değil.
İnsanlar yetiştirmek ve başarılı olmalarına yardımcı olmak istiyorsanız,onlara kuru bilgiden fazlasını sunmak zorundasınız.Aksi halde,işe yeni giren bir kişi,işin nasıl yapıldığını anlar anlamaz başarılı olabilirdi.Ya da her çocuk,okulda öğrendikleri sayesinde başarıya ulaşabilirdi.Oysa bilgi,otomatik olarak başarıyı getirmez.Söz konusu olan bir insan olduğu içindir ki,başarılı olabilmek için karmaşık bir süreç gerekir.Bununla birlikte,insanlarla ilgili bir takım temel kavramları anlamanız,insanları yetiştirme becerisini geliştirmenizin kapılarını açacaktır. 

31 Ağustos 2014 Pazar

İnce Bagırsak İltihaplanması

İNCE BAGIRSAK İLTİHAPLANMASI

ENTERİT

İnce Bagırsak İltihaplanması
ince bagırsak

Her gün tüm yediğimiz ve içtiğimiz şeylerin geçtiği ince bar- saklarımızın herhangi bir kısmı veya pek çok kısmı, gıdalar içinde ezilmeden gelen sert şeylerle çizilebilir veya alman bazı ilaçlar bar- sakları tahriş edebilir. Çizilen veya tahriş olan kısımlara çeşitli mikroplar yerleşir ve çok nazik olan Bagırsaklarımız o kısımların­dan iltihaplanır, hastalanır.
İnce Bagırsak yer yer iltihaplanınca :
                O kısımlardan gaita geçerken sürekli karın ağrısı yapar, hastanın zaman zaman ateşi yükselir.
                Sık sık büyük apteste çıkma ihtiyacı duyulur. Hasta bazen ishal, bazen peklik çeker.
                Gaita nisbeten cıvık olur ve zaman zaman üzerinde yer yer stimükvari veya yumurta akı gibi kısımlar, bazen de kan çizgileri görülür.
Hastalık önce hafiften başlar, zamanında tedavi edilmezse sü­reğen hal alır.
İnce Bagırsak iltihabı:
                Beslenme hataları, yenilen şeyler içinde mide - barsağı çi­zen şeylerin çok olması.
                Zayıflama için kepek ve benzeri sert şeylere havi şeylerin çok ve sürekli kullanılması.
                Sık sık ve fazla miktarda soğuk su, soğuk bira, dondurma, alma.

                Uzun süre peklik giderici veya diğer hastalıklar için alman baz ıilaçlann karsakları tahriş etmesi gibi nedenlerden olabilir. Bilhassa hastalandıktan sonra bu gibi şeylere dikkat etmeli ki kısa sürede tedavi imkânı olsun. '

İNCE BAGIRSAK İLTİHAPLANMASI TEDAVİSİ


Enterit yani ince Bagırsak iltihabının tedavisi çok yönlü yürü­tülür.
A.                BESLENME
Sürekli çalışan bagırsaklarımızın hem çalışması ve hem de ken­di kendini tamir edebilmesi için günlük beslenmelerde bagırsaklarımıza yardımcı olmamız gerekir. Bunun için:
                Hasta kabil olduğu kadar yatakta dinlenmeli. Ayaklar ve karın sıcak tutulmalıdır.
                Bir iki gün tüm yiyecekler kesilmeli sadece içersine ince kıyılmş havuç ve az lahana konmuş bol sulu pirinç çorbası ver­melidir. Çorbaya limon ve tuz katılır.
                ikinci gün çorba yanında 1 - 2 subardağı dolusu yoğurt da verilmeye başlanır.
                Üçüncü ve dördüncü günden itibaren yukarkilere ilaveten biraz beyaz peynir, 50 gr. yağsız ızgara et veya suda haşlama tavuk, balık verilir. Bunlarla birlikte patates püresi (yalnız ağızda iyi gezdirdikten sonra yutmalı) de verilmelidir.
Bu arada daha ilk günden itibaren çorba yanında, suyu bol ayva kompostosu da verilir.

sifali bitkiler
sifali bitkiler

B.                ŞİFALI GIDA VE BİTKİLER
ince bagırsak iltihabın tedavi etmek ve önlemek içip aşağdaki yiyecek ve şifalı bitkilerden yararlanmalıdır.
I — ENTERlT'TE FAYDALI GIDALAR
a) Balkabağı :
Balkabağı hem bagırsak iç yüzeyini zamk gibi sıvamak ve hem de bol A vitamini ile bagırsak yaralarının çabuk iyileşmesini sağla-
mak suretiyle çok faydalıdır. Gaitanın bagırsaklarda kolayca kayma­sını temin eder. Böylece yaralı kısımlar fazla zarar görmez.
Bagırsak hastalanınca veya hasta olmaması için sık sık balka­bağı yenmelidir. Balkabağı bol sulu pişirilir ve her öğün suyu ile birlikte mutlaka bir tabak dolusu yenir. Ilık ılık yemelidir. Bilhas­sa akşam yemeklerinde bol sulu 1 tabak yemelidir. Bagırsak iltiha­bına hiç bir zararı olmaz, çok faydası olur. Bazı kimseler kabağı ağızlarında fazla çiğnemeden, tükrükle karıştırmadan yerler, on­larda mide yanması ve gaza neden olur.
                Havuç:
Yaşlılarda, bebeklerde ve çocuklarda görülen ishal, ince bagırsak iltihabı, peklik gibi tüm bagırsak rahatsızlıklarını geçirmede çok yararlıdır.
Havuç ya 1 fincan taze suyu çıkartılarak, hastanın çorbasına karıştırılmak suretiyle verilir veya çok ince kıyılan havuç pirinçle birlikte çorba şeklinde haşlanır. Her iki halde de mide ve bagırsaklara zarar vermez, çok yarar sağlar.
                Lahana:
Lahanada U vitamini vardır, bu vitamin mide ve bagırsak iç yü­zeyi için çok gereklidir. Mide ve bagırsaklarımızın hasta olmaması, hastalandıktan sonra çabuk iyileşmesi için, hastanın çorbasını avuç içi kadar laha ince kıyılarak atılır ve pirinçle birlikte haşlanması sağlanır. Kabilse 1 tatlıkaşığı çiğ lahana suyunu çıkartıp, pişmiş çorbaya ateşten indikten sonra katılırsa daha yararlı olur. En iyisi pirinç çorbası içine 1 havuç + Avuç içi kadar lahana koymalıdır.
                Muşmula ve ayva :
Bunların çekirdek ve sert kısımları çıkartılarak şekerli suda pişirilir ve süzgeçten geçirilerek püre haline getirilir ve hastaya daha ilk günden, günde 1 yemekkaşığı verilir. Her iki meyve bagırsak çalışmasını düzene sokar, enterit ve diğer bagırsak rahatsızlıklarının geçmesini sağlarlar.
Çocuklu evlerde sert kısımları çıkartılmış ayva ve muşmula, bol şekerle marmelat yapılır ve lazım olduğu aylarda kullanılır.

Sedef Hastalığı

Sedef Hastalığı

Tatlı su hayvanlarının kabuk içerisinde bütünleşen genellikle beyaz ve parlak olan iç kısmına sedef deriz.Sedef genellikle yumuşak bir bölge seçer kendine yani insan vücududa bir yumuşak bölge olduğu için bu bir hastalık yaratır ve adına da sedef hastalığı deriz.
Sedef hastalığı,yer hastalığı içerisinde sık görülebilen hatta Türkiye’de yaklaşık olarak 700.000 insanı etkilediğini ve hatta Dünya üzerinde de 125 milyon sedef hastalığına yakalanmış insan bulunmaktadır.
Genetik yatkını zemininde bir tetikleme ile ortaya çıkabilen bu hastalık ömür boyu sürebiliyor.Yani tetikleyici dediğimiz şeyleri kısaca özetlersek günlük hayatta kullanabildiğimiz ağrı kesicilerden,belli yaş gruplarının kullandığı tansiyon ilaçları,bazı romatizma ilaçları veya bir iltihaplı hastalık geçirdiğinizde bu tetikleme ortaya çıkabilir.
Genellikle stres ten geçen bu hastalık yüksek ateş gibi hastalıktan da kalıcı bir özelliği vardır.17 Ağustos döneminde evleri yıkılan yani bir çok stres yaşayanlarda görüldüğü gibi,boşanmalar sonucunda yaşanan stres,ciddi iş sıkıntısı çeken kişilerde,maddi sıkıntı yaşayan kişilerde görülebilir.Yani kısacası stres de çok fazla rastlanan bu hastalığa yakalanmanız için bir genetik yatkınlığınız olması gerekmektedir.
Sedef hastalığı,kadın erkek ayrımı yapmayan,nedenleri henüz tespit edilemeyen genellikle 20 yaşların sonuna doğru 28,29 yaşlarında oluşabilen hayat boyu devam edebilen genetik yapısında olan kişilerde daha çok görülen hastalık türüdür.

Cilde karışı travmalarda görülebilen örneğin bir böcek ısırığı sonrası fazla kaşımadan sedef hastalığı oluşabiliyor veya bir ameliyat geçirmiş kişinin dikiş bölgesi iğleşmeye başlayınca sedef hastalığı oluşabilir.Başta dediğimiz gibi nedeni bilinmeyen bir bir deri hastalığıdır sedef.
Canlı kırmızı renkte ve üzerinde kolayca dökülen kepeklemeleri olan keskin belirleyici bir sınırı olan bir hastalıktır.Büyüklüğü bir toplu iğne büyüklüğünde de olabilir bir el ayası büyüklüğünde de olabilir.Vücudumuzda herhangi bir yerinde oluşabilen ve en fazla görülen yerleri ise saçlı deriler,dirsekler,diz kapakları,kol ve bacakların dış yüzüdür.Bir tane de olabilir bin tanede olup vücudu da sarabilir.Son zamanlarda sedef hastalığı artık sadece bir deri hastalığı olarak görülmüyor.Genel bir bozukluğun,kiloda artışın,kan yağ düzenlerinin bozulması,bunların metobolik  bozukluklar göstererek kardivasküller dediğimiz kalp ve damar sistemi ile ilgili hastalık riskini artırır ve hastanın hayat sürelerini ciddi bakımdan kısaltabilir.
Sedef hastalığın bulaşıcı bir hastalık olmadığını hastanın sadece kendine zararı olduğu kanıtlanmıştır.
Sedef hastalığının tedavisi için;
Öncelikle geçici olarak uygun merhemler verilir.Eğer geçmezse hastanın birkaç seans ışık tedavisi yapılır.Tabi bu ışık tedavisi dediğimiz x ışınları değildir,zararsız güneş ışınları spektrumunda ultra biyole ışınları ile yapılan oldukça etkili ve emniyetli ama biraz zaman alıcı bir yöntemdir.
Hastanın bu seanslara gelecek zamanı yok ise orta derecede veya  şiddetli hap olarak ilaç tedavisi de uygulanabilir.
İlaç tedavisi yapılmadan önce kan belirtileri ölçülür,ilaç karşısında yan etkileri var ise hastayı bilgilendirilir.İlaçların yan etkileri karaciğer,böbrek veya diğer sistemlere olabilir.Bu yüzden ilaçları doktor tavsiyesi dışında kullanmamalıyız.

30 Ağustos 2014 Cumartesi

30 Ağustos Zafer Bayramı


30 Ağustos Zafer Bayramı



Gücünü adaletinden ve asaletinden alan Türk milleti kendisini tarih sahnesinden silmeye çalışanlara karşı bir başka büyük mücadeleye girişmiştir.
Anadolu topyekun ayağa dikilmiş ve Mustafa KEMAL önderliğinde İnönü’de,Sakarya’da ve nihayet 30 Ağustos 1922’de de Dumlupınar’da bu zorlu ve asil mücadelenin tarihe geçen büyük örneğini sergilemiştir.
İşte bugün bu 30 Ağustos 1922’nin ruhunu bir kez daha hissetmek,milletce kazandığımız bu büyük zaferin coşkusunu bir kez daha yaşamak için bugünü kutluyoruz.

30 Ağustos 1922’nin 92. Yıl dönümünü kutlamaktayız.


Yaklaşık 200 yıldan beri gelen kesin galibiyetin zaferi bu,bu zaferle büyük bir alan büyük bir bölge (yaklaşık 150.000 km karelik bir alan) düşman işgalinden kurtarılmıştır,aynı zamanda bu 30 Ağustos Türk milletinin bağımsızlığını ve istiklalini taçlandıran bir zaferdir.
1919 yılına gelindiğinde yurdumuz nerdeyse baştan sona düşman çizmesi altında çiğnenmekteydi ve hemen her kez artık Türklerin sonunun geldiğini düşünmekteydi oysa milletimizin hala sahip olduğu fakat artık Türkler bitti diyenlerin bilmediği bir kuvvet vardı.Ulu önder bu kuvveti şöyle anlatmıştır;
'Ben 1919 senesi Mayıs içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiç bir kuvvet yoktu yanlız büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı.İşte ben bu milli kuvvete bu Türk milletine güvenerek işe başladım... 

Aslında düşman birliklerinin çok iyi koruduğu bir cepheye karşı bir taarruz planlanmıştır ve karşı taraf düşman birlikleri kısa süreli bir savaşın olmayacağını ve hatta imkansız bir yenilgi bekliyorlardı.Taarruza çıkan şanlı Türk milleti 5 günlük kısa bir süre içerisinde bu düşman hatlarını aşarak ablukaya almışlar ve düşmanlarının önemli bir kısmı imha edilmiştir.Böyle bir kısa sürede kazanılan büyük bir zaferdir.

Bugün ebedi baş komutan Mustafa Kemal Atatürk ve saygı değer silah arkadaşlarının etrafında kenetlenen milletimizin milli bir temellerini attığı ve Anadolu’daki yüzlerce yıllık Türk varlığına kastedenleri 30 Ağustos 1922’de bozguna uğrattığı gündür.Kutsal vatan topraklarına göz dikenlerin umutlarının söndürüldüğü gündür.Bugün umutların tükendiği bir dönemde Türk milletinin Anadolu’nun bağrında şahlandığı ve Türk tarihinin altın harflerle yeniden yazıldığı gündür.Bu gün Kütahya’da,Eskişehir’de,Sakarya’da,Afyon’da,Dumlupınar’da vatan ve bağımsızlık uğruna şehit olan binlerce kahramanın ruhlarının şad olduğu gündür.Bugün milletimizin vatan uğrunda sergilediği fedakarlığın ve kahramanlığın destanı olan muhteşem zaferin gururunun yaşandığı gündür.Bu zafer aynı zamanda asil Türk milletinin ve onun kahraman ordusunun yılmaz bekçisi olmaya devam edecektir.

28 Ağustos 2014 Perşembe

Makyaj Yapımı

Makyaj Yapımı

Makyaj Yapımı

Güzel görünmek her kadının bir hayalidir.Bu hayali gerçek hayata yansıtabilmek için bir çok kadın makyaj yaparak bir çoğu da kendi doğal güzelliğine güvenirler.
Makyaj,insanın fiziksel  olarak değişimidir.Yani kendimizi fiziksel olarak değiştirmek,iddalı yapması  için,kozmetik ürünler yardımı ile renklendirmesi ve boyama yapmaya halk dilinde makyaj diyoruz.Bildiğimiz üzere bir çok kozmetik ürün vardır örneğin parfüm,ruj,fondöten,pudra,allık,kapatıcı,rimel,göz kalemleri,kaş kalemleri,oje gibi bir çok örnek verebiliriz.Makyaj kendini aşırı bir şekilde boyama şekli değildir aksine makyaj belli olmayacak şekilde yapılmalıdır.Yani beğenilen noktaları öne çıkarılarak beğenilmeyen noktalrı ise kaybederek aşırıya kaçmadan yapılan işlemdir. Peki güzel bir makyaj nasıl yapılır biliyor musunuz?
  • Öncellikle fondöteni sürmelisin ve daha sonra fondöteni matlaştırmak için aşırı bir pudra kullanabilirsiniz,sadece kapatıcının üzerine az kullanmanız gerekmektedir.


    Makyaj Yapımı


  • Daha sonra güzel bir görünüm için göz farı fırçası ile göz kapağınızı nötr kemik rengine dönüştürün.
    Makyaj Yapımı

  • Gözünüze eyeliner çekmek için aynanın karşısında  aşağıya bakarak fırçayı kirpiklerinize yerleştirerek  maskarayla işlemi bitirin.
  • Kaşlarınızı düz olması için kaş kalemi ile düzeltin ve aynı renkte kalem yardımı ile kaşınızı ince şekilde uzatın
  • Daha sonra kendinize yakışan bir renk seçin ve rujunuzu  sürün
    Makyaj Yapımı
    Makyaj Yapımı
  • Allık yardımı ile öne çıkartmak istediğiniz yerleri kapatıp ve geri planda bırakmak istediğiniz yerleri de kapatabilirsiniz.
Makyaj Yapımı
Makyaj Yapımı
Not:Yorgun bir ifadenin en büyük sebebi göz altındaki gözaltı renkleridir.Göz altına kosinyer dediğimiz aydınlatıcı sürürsek tüm o yorgun ifade kaybolur.